binmediğim hiçbir otobüs,
beklemediğim hiçbir durak kalmadı bu şehirde.
gittikçe azalıyor hayat.
neyi erken yaşadıysam,
hep ona geç kalıyorum.
sana göçüyorum her sonbahar.
yolların çıkmıyor aşkıma.
unuttuğun yağmurların adı saklımda.
seni içimden terk ediyorum...
susmaktan yoruldum.
kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri,
efkar demliyorum gözlerimde.
yaşlarımı yanağıma varmadan öldürüyorum.
tam sancağımdan yaralıyorum kendimi.
alnını yüreğime dayadığın güne bakıp,
seni içimden terk ediyorum...
ne unutacak kadar nefret ettin,
ne hatırlayacak kadar sevdin!
yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin,
biliyorum.
beni hep bulmamak için aradın.
yanılgımdın,
yandığımdın,
yangındın...
sensizliğe yenilmek,
sana yenilmekten zor olsa da,
ardımda bir sürü belkiler bırakarak
seni içimden terk ediyorum...
şimdi
içimizde öldürülecek bir anı bile bulamayan
iki yarım kaldık;
tamamlayamadık bizi.
elimden tutmadın yalnızlığımın,
saçlarımı da uzaklarına gömdün.
içimin mavisi senin okyanusundandı.
al! geri veriyorum.
kilitleri hep yanlış kapılara vurdun.
devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim,
sana bensizliği terk ediyorum.
"yarime uzanmayan bütün dallarım kırılsın" demiştin.
aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?
ne tuhaf değil mi?
içimi acıtan da sendin,
acımı dindirecek olan da...
ya öldür beni dedim,
ya da git benden.
içi bulanık bir sevdanın ucunda seni kaybettim.
aldırmadın aldırmalarıma.
bir gecede yakıp yarini,
şafaklara sattın ihanetini!
külüme basanlar bile utandı yaptığından.
işte soluk bir ömrün
son nefesi.
benden,
içimden
terk ediyorum