afrikada yaşayan bir kabilenin fertlerinin 1,2 ve çoktan ibaret bir dünyaları varken ve insan olmanın payında yer alabiliyorlarken; hayatı, kelebek etkisi teorilerinden tutunda pi sayısının virgül sonrası bilmem kaçıncı basamağında aramaya uğraşan formülsüz ve teoremsiz nefes alamayan zihinlerin paydasında tüketmek ve tükenişine şaşırmaktır.
hayat ınga ile ah arasında kaybolup giden izafi bir varoluş mücadelesinden ibaret.
çok karamsar bir bakış açısı ile ömürlerine izafi varlığımızla birgünlük bir yalan olarak baktığımız kelebeklerden, evrenin sonsuzluğu karşısında pekde bir farkımız olmadığı aşikardır.
matematik, ancak ve ancak insanoğlunun ortak zihni ile anlam ifade edebilmektedir. birey, zaman içinde milyon yıllık bir ivmesi olan insanoğlu serüvenini, kendi bünyesi içerisinde algılama konforuna sahip olduğunu farzederek, insanlığın kemik yığınları üstünde yükselen göreceli bilgi birikimini yücelterek ve mutlak addettiği varoluş coşkusuna gark ederek kutlamaktadır. aslında birey olarak sonsuz yığının içinde anlamı dahi olmayan bir ayrıntı olduğunun farkına varamamaktadır.
zihinlerimiz ve egolarımız bizi dünyanın merkezinde ve efendisi olarak addetsede, aslında saniyeler içinde tarih sahnesinden süpürülen toz zerreleri gibiyiz.
insanoğlu matemetiğin en çok başlangıcı ve tekilliği ile ilişkin olan bir sayısı ile meşgul olmasına rağmen, bu anlamsız meşguliyetini aslında birin türevi ve çoğulu olan ondalık sayılarla örtmeye çalışmış ve tarihin seyri dahilinde sayı sistemleri ve formüller geliştirerek örtme eylemini geliştirmiştir. matematik coşkusal bir faktör olarak insan egosunu beslesede; hayat, kendine has ve matematikle açıklanamayan seyrini, varlık soğuran bir karadelik olarak devam ettirmektedir.