Tanıdık bakışlardan gözlerimi alamam hiçbir zaman. Evet bunun anlamını biliyorum. Bak bende sana neler söylemek istiyorum dercesine kitlenir gözlerim. Kaçırmak isterim bakışlarımı, yapamam. Karşı tarafın pes etmesini beklerim. Eğer ki inatçıysa karşımdaki yorulur, utanır; bakışlarımı ufak bir ümitsizlikle, küçük bir korkuyla geri çekerim. Hayır artık gözyaşı akıtmayacaksınız diye azarlarım gözlerimi. ‘Durun yapmayın ben güçsüz değilim. Ağlamaktan nefret ederim. Bırakın beni, ruhumu beni anlamaya çalışmayın. Mazi mi? Hatırlamak istemiyorum. Evet geçmişimi seviyorum ama şimdi ne yeri ne zamanı. Ağlamayacağım. Bakın ben gülüyorum diyerek gözlerimi cezalandırır onları yeri izlemeye mahkum ederim.
Beynim ne kadar gerçekçiyse kalbim de o kadar inatçıdır oysaki. Bilirim. Mantıklı sözlerle kendimi kandırırım işe yaramaz aslında. Ve gözlerim kaçarlar tutsak ettiğim hapishaneden. Yine aynı yere odaklanır ve acı çekmeye koyulurlar. Ve sonunda başarırlar. ilk gözyaşı zar zor süzülür yanaklarımdan. Diğerlerini de çağırır yanına yalnız kalmak istemez. Gelen onlarca yaşı durdurmaya beynimin gücü yetmez. Söyleyebileceği hiçbir yalan kalmamıştır artık. O da gerçekleri söylemeye başlar ve ağlar. Beni durdurabilecek hiçbir şey kalmaz. Bedenim korkar, tüm gözyaşlarını gizlemeye çalışır. Gittikçe dibe batar. En derinlere Hıçkırıklarım duyulmasın diye elinden geleni yapar. Ağlarım. Sadece yaşananlar için değil, yaşanmamışlıklar için de ağlarım. Tek kendim için değil canı yanan ki buna sen de dahil- diğerleri için de ağlarım. Ağlar ve sonra susarım.
Aslında kolay severim insanları ama o kadar kolay çıkaramam hayatımdan. Kötü anları çabuk unuturum. Zaafım bu benim. Tüm ağlamalarım, çektiğim acılar da bundan. Hiçbir şeyi uzattığım yok. Sadece çevremdekiler sıkılıyor benden, bazen de yaptıklarımdan. Ama anlatmayı seviyorum işte. Yüzsüzüm gözyaşlarım gibi. Bazen mazoşist olduğumu da düşünmüyor değilim. Aynı acıyı parlak tepsilerle, büyük törenlerle önüme tekrar tekrar sunuyorum. Her seferinde canımı yakıyorum. Belki başkalarından alamadığım hırsı kendimden alıyorum. Kalp de beyin de şaşırıyor haliyle. Gülerken ağlayan, ağlarken gülen bir bünyede yaşam faaliyetlerini sürdürmek zor olsa gerek.
Ne uzattım. Bu gün o kadar çok şey anladım ki. Mesela ağlamanın güzel yanını anladım. Bu son, ağlayabildiğin kadar ağla başka tekrarı yok derken ne kadar saçmaladığımı düşünüp akan gözyaşlarıyla gülmenin güzelliğini anladım. Karşımdaki kişi için ağladığımı sanırken asıl üzüldüğümün, kıskandığımın bi başkası olduğunu anladım. Tek acı çeken ben değildim. Herkesin hatta belki senin bile bu acıyı bir başkası için çekiyor olabileceğini anladım. Yanımda ağlayan kişinin yüzünü görmeden nefes alıp verişiyle sessiz hıçkırıklara boğulduğunu hissedebildiğimi anladım. Küçüklüğümde defalarca dinleyip söylediğim şarkıyı duydum. Böyle bir aşk şarkısını o yaşta ne anlamlar yükleyip söylediğimi anladım. Ve en önemlisi kaçıramadığım o bakışlarımdan seni anladım. Bu birkaç saniyelik bakıştan anladıklarımı onca geçen zaman içinde nasıl anlayamadığımı anladım. Yalan söylemem derdim, ama bunu derken yalan söylediğimi, aslında koca bi yalancı olduğumu anladım. Çevreme yalan söylemeyi beceremezken, hem kendime hem etrafımdakilere o kadar çok yalan söyledim ki. işte bunun nedenini anladım.
Sen oku diye yazmadım bunu. Zamanını verip de okuma. Hani nasıl olduğumu soruyorlar ya. işte böyleyim, bu haldeyim. Ben hiçbir şeyi uzatmadım. Başkalarının yapamadıklarını yaptım. Ama artık gidiyorum. Yazıyorum çünkü unutmak istemiyorum. Eğer yazmazsam çabuk olmasa da unuturum her şeyi. Biliyorum. Ben acı çekmiyorum. Gözlerim acı çekiyor. Onlar acı çekerken ben büyüyorum. Yaşanması gereken şeyler var ve ben de yaşıyorum. Söylüyorum işte ben iyiyim. Sadece biraz büyüyorum.
edit: eski bi zamanda yazmıştım. burda da bulunsun istedim. suç mu?