öğle yemeğinden sonra yakılan efkar sigarası. sabahlara meydan okuyan suratımı kesen haylaz bir öğlen güneşi, akreple yelkovanın rastlaşmasıyla ziller çalan karnımın gurultusu ve o düzlemde devam eden olaylar silsilesinden sonra nemlenen yanaklarım kızarmaya başlar. mevsim yaz, alnımdan sonbahar yağmurları süzülür sağanak sağanak. gecenin sırılsıklam yorgunluğuyla es geçtiğim masanın üzerinde yarısına kadar içilmiş sigara paketi. kapı önünde birikmiş çöplerin lodosun kollarında dans ederek uzaklaşmasına dalmak üzereyken radyodan yükselen şarkıya çarpılmak biraz tesadüf...
bu zaman diliminde insan kendi hikayesine öylesine dalar ki gömlek düğmeleri kendiliğinden kopar, pantolonun paçaları içeri doğru kıvrılır, ayakkabının bağları kendiliğinden çözülür. adeta insanın kılık kıyafetinden, paçasından duygusallık akar.
öğle sıcağıyla birleşen o duygusal hava, insanın kafasında ne özneler dolaştırır, ne masum kılar suratları, hani o sırada avrupa yakasındaki gülenay abi den bile acınası görünürsünüz. hatta mükremin abi nin kahveden dışladığı tirbüşon kadar ezik hissedersiniz kendinizi.
en önemlisi tek kişilik yaşar ve yaşanırsınız; baktın olmuyor, bir çay seslenip çay içersiniz.