nihayet kavuştuğum süperötesinden de öte, oyun dünyasının fenomeni.
anlatılanlar sebebiyle bilgisayarımın feci bir şekilde kasacağını ve oyundan zevk almayacağımı düşünmeme rağmen yükledim. sonucun beklediğim gibi olmaması beni mutlu etti. san andreas gibi olmasa da kasma seviyesi çok yüksek değil.
oyunu açtığım anda hayranlığım ikiye katlandı. o ne müzik kardeşim .. vay anasını dedim.
sırp asıllı niko abimiz gerçekten çok güzel tasarlanmış. araya kendi dilinde sövüyor falan, herşeyi düşünmüşler. oyundaki karakterler çoğunlukla doğu avrupa ya da rusya'dan.* ve tabi ki karakter tasarımı, sesleri bir gta oyununda olması gerektiği gibi mükemmel. bu konuda san andreas'ı aratmıyor.
gelelim oyunun san andreas'tan farklı yanlarına ..
san andreas'taki o mükemmel dağları, bayırları, çayırları, ormanları ve çiftlikleri özlemediğimi söylesem yalan olur. keşke oyun new york'ta geçmeseymiş.
san andreas ile aralarında çok büyük bir grafik farkı var. san andreas'ı en yüksek ayarda oynasanız bile grafikler bazı yerlerde çok sümsük kaçıyor. bu oyunda kesinlikle öyle birşey yok. detaylar o kadar güzel ki .. en yüksek ayarda niko'nun alnındaki kırışıklıktan tutun kıçındaki sivilceye kadar bile görebilirsiniz ..
kontroller de çok gelişmiş ve aynı zamanda zorlaşmış da. eskisi gibi leoparvari manevralar yapamıyoruz arabayla giderken. 200 km/h ile gidiyorken el frenini çektiğinizde en az 50 metre sürüklenirsiniz. aynı şey yaya olarak giderken de geçerli. artık adamımız koşarken tak diye dönemiyor biraz yalpalıyor.
harita daha küçük denmiş ama şehirler san andreas'takinden çok daha büyük. san andreas'ın haritasının büyük olmasının sebebi geniş yer kaplayan dağ, ova gibi yer şekilleriydi. bu oyunda da onlar olsaydı harita akıl almaz derecede büyük olacaktı.
kusura bakma sözlük, inceleme gibi yazdım biraz ama ne yapayım seviyorum gta'yı.
son söz: bu oyunu ömründe bir kez oynamayan çok şey kaybetmiş demektir. mutlaka, nerde olursa olsun, bir kez oynayın.