monoton giden bir hayatı mutakıb bir insan çıkıverir karşına. karanlık gecede o bulutların arkasından çıkıveren ay misali. seversin sevilirsin. daha çok seversin o daha çok sever. o senin monoton hayatın değişiverir birden. yıllardır etrafında olan herşey birden değişmiştir sanki. o hergün doğan güneş daha bir parlaktır. her zaman yemek yediğin yerin yemekleri daha bir lezzetlidir onunla. beraber gidilen sinemadaki filmler daha bir heycanlı geçmektedir. o en sevdiğin şarkıyı birlikte dinleyince daha çok ruhuna dokunur oluvermiştir. aynadaki siluetin daha bir güzelleşmiştir. giymediğiniz, beğenmediğiniz kıyafetleriniz meğer size ne çokta yakışıyormuş aslında. ya o gitmeye burun kıvırdığınız köhne kafe? harika bir yermiş. siyah-beyaz yaşamınıza renk getirmiştir o insan kendisiyle beraber."yoksa bu bir rüyamı?" diye düşünürken buluverirsiniz kendinizi. siz bunları düşünürken, daha önce keşfedemediğiniz güzellikleri keşfederken onunla kaçınılmaz son gerçekleşir. o insan hayatınızdan çıkar. bazen geçerli bir sebeple, bazen sizin anlayamadığınız veya gerçekten mantıklı bir sebeple çıkıverir. yoktur o insan artık hayatınızda. depresif günler bunu izler. gözyaşları, boş bira şişeleri, en acıklı parçalar... ertesi gün güneş yeniden doğar. sıradandır sizin için. onun görevi her sabah doğmak değilmidir zaten? hep yemek yediğiniz yerde yine yemek yersiniz onsuz. siz zaten karnınızı doyurmak için yiyorsunuzdur o yemeği gerisi önemli değildir. sinemaya gidersiniz filmin konusu ne kadarda basitmiş halbuki. o yönetmeni, oyuncuları zaten sevmiyordunuz ki. o en sevilen şarkı artık sizi sıkmayamı başlamıştır ne? aynadaki o çirkin adam siz olamazsınız değilmi? kıyafetleriniz ne kadar zevkten yoksunmuş atılmalarının zamanı gelmiş galiba. o köhne kafe kapansa yerine başka bi yer açılsa ne güzel olur? sonra anlarsınızki her şey anlamsız olmaya başlamış tekrar. tekrar o sıkıcı, kasvetli hayatınıza hoş geldiniz.