12 eylül 2010 anayasa değişikliği referandumu

entry502 galeri video1
    46.
  1. bu referandumda ne oylanacak? çoğu insan adını koyamasa dahi içten içe laiklik mi demokrasi mi seçilecek onu biliyor. laikler 80 yıldır bu günün gelmesinden korkup demokrasiyi hep engellemeye çalıştılar. fakat kaçınılmaz son geldi. son koz olarak anayasa mahkemesi konuldu fakat aym'de mayıs ayında abdullah gül'ün atadığı son üye ile işlevsiz kalmıştı. 2010 yılı laiklik ve demokrasi açısından önemli bir milad. demokrasi ilk kez olması gerektiği gibi devletin % 50'sini ele geçirdi. şu an başa baş olsa da bu saatten sonra laiklik hızla güç kaybedip sıfırlanacak.

    şimdi laiklik savunucuları tüm güçleriyle yüklenecekler. her türlü kirli propagandayı, çarpıtmayı yapacaklar. demokrasinin terörü artırdığı propagandası aylardır yapılıyor zaten. bu propaganda bazılarımızı inandırsa ve terör de bu propaganda için şiddetini artırsa dahi insanlar demokratik ülkelere bakıyor ve bin çeşit insanın nasıl bir arada barış içinde yaşadığını görüyor. zaten bu söylemde bulunanların koyabildiği delil de yok. bir demokratikleşme olmadığı halde demokratikleşme nasıl terörü artırmış olablir. pkklılar da aynı şeyi söylüyor demokratikleşme dediler bir şey yapmadılar. bizi bitirmek için sınır ötesi harekatlar yapıyorlar, tsk demokratik açılım diyerek son yılların en sert müdahalesini yapıyor diyorlar ve her gün doğu illerinde protesto gösterileri yapılmasını kışkırtıyorlar.

    neyse laikler istediği propagandayı yapsın. kendilerinin de bildiği gibi %30'a %70 bir oran var ve %10'u kandırabilseler bile geriye % 60 kalıyor. ülkemizin kurulduğu günden beri uygulanan çarpık laiklik anlayışının sonu geldi. umarım bu sonu getirenler başka çarpık bir laiklik anlayışı dayatmaz.

    aşağıdaki spoiler laiklik kelimesini kullanmama itiraz edenler içindir. herkesin okumasına gerek yok.
    --spoiler--
    uzun bir yazı olmaması için durum tespiti ve tanım yapmadan yazabilmek istedim. fakat mecburen durum tespiti ve laiklik tanımı yapacağız. gücümüzü zaten hep bu tanımları yapmakla geçirip asıl konuya hiç gelemedik. neyse ben önce asıl konuya başladım ki bir fark olsun. en başta yapmadığım tanımı burda yapayım. laiklik tanımını hepimiz farklı tanımlıyoruz. böylelikle farklı anlamda kullanılan bir kelime ile kafalar şişirilip ne olduğunu ne olmadığını bilemiyoruz. bu tartışmalar yüzünden asıl konuya hiç gelemiyoruz. yanar döner bir laiklik tarifi yapılıp duruluyor.

    laiklik devletin her insanı inancına bakmadan vatandaşı kabul etmesidir. aralarında fark gözetmemesidir. fakat bizde uygulanan laiklik bu değil. türbanlı deyip, imam hatip'de okuyup dinini iyi öğrenmiş deyip vatandaşını okula almayan bir laiklik anlayışının tarafsızlık sağladığı söylenemez. birileri özde vatandaş birileri sözde vatandaş.

    çok uzun yazmak istemedim ama bu konuda bir çok eleştiri geleceğini bildiğimden laiklik tanımınızı tamamen çürütmem gerektiğine karar verdim.

    laiklik; hangi inançtan olursa olsun insanların inançlarının gereğini "kamusal alanda bile başkalarına zarar vermediği" sürece yapabilmesi,

    laiklik; devlet ve dinin kurumsal olarak birbirine bağlı olmaması,

    laiklik; devlet ve dinin farklı işlerle ilgilenmesi. sanırım bunu açmam gerek. devlet insanların inancını değiştirmeye çalışmayacak, kendi görevi olan maddi hayata yönelik görevleri yerine getirecek, din de devletin maddi hayatta yaptığı şeylere müdahale etmeyecek. devleti ele geçirmeyi değil insanların inanç dünyasıyla ilgilenecek. günümüzün laikleri bunu kullanıyorlar ama laiklik bir tek bu değil.

    laiklik; demokrasiden etkileneceği için çoğunluk olanlar ne kadar tarafsız olmak isteselerde benliğinin bir yerinde inançlarına göre hareket edeceğinden azınlık inançlara devlet pozitif yaklaşacak,

    laiklik; devletin her dine eşit mesafede durabilmesi.

    bu yukarda yazdıklarımın hepsine birden laiklik denir. bunlardan bir tanesi eksik olursa o laiklik olmaktan çıkar. o türde laiklik; rejimin istediği bir dine iltimas geçtiği diğerlerine bağış yapar gibi isterse izin verdiği, isterse vermediği bir diktatörlük olur. oysa devlet insanlara karşı laik olmak zorundadır. bu bir bağış değil demokrasinin ve insan haklarının gereğidir.

    bizim ülkemizin laikliği yukarda saydıklarımdan hiçbirine uymuyor, uygulamıyor. çoğunuz bilirsiniz. son kabul edilen ilkelerden biridir. türkiye cumhuriyetini kuranlar yeni bir "türk milleti" tanımı yaptılar. bu faşizan türkçülük geri kalanları zorla asimile etmeyi ve yok etmeyi istiyordu. fakat bir avuç insanın kocaman bir milleti değiştirmesi kolay olmayacaktı. faşizanlığın en büyük düşmanı ise dinlerdi. çünkü bizim dinimiz her din gibi insanı insan olduğu için sevmeyi, değer vermeyi içerir. faşizanlığı katiyetle red eder.

    halka faşizanlığı öğretmek için çok çabasalar da yeri gelip isyanları kanla bastırsalar, yeri gelip geçmişi unutturmak için yazıyı değiştirseler, yeri gelip köy enstitüleri, halkevleri ile propaganda çalışmaları yürütseler, yeri gelip garip "türk milleti nerden geldi" teorileri uydursalar da toplumun % 70'i buna hep karşı çıktı. isyan edip öldü ama yine de değişmedi. yıllar boyu süren çalışma ancak % 30 oranında başarılı oldu. demokratik bir sisteme geçtikleri anda artık eskisi kadar rahat propaganda yapamayacakları için ve gücü o % 70'lik çoğunluğa kaptıracaklarını bildikleri için demokrasiyi sınırlandıracak bir kavrama ihtiyaç vardı. bunu da değişik bir laiklik anlayışı uydurarak yaptılar. istedikleri rejimin dışına çıkanları laikliği kullanarak bertaraf etmeye çalıştılar. her beğenmedikleri insanı dini siyasete alet ediyor ve laikliği çiğniyor diye dindarlığını bahane ederek devlet yönetiminden uzak tuttular. karantina altına aldıkları bir devlet oluştu ve içine toplumun çoğunluğu olan dindarları sokmadılar.

    insanların isyan etmelerini engellemenin çaresini diyanet işlerini kurarak dini kontrol altına almakla ve katı laiklik uygulamasını biraz yumuşatmakta buldular. çok partili düzene geçinceye kadar uyguladıkları katı laikliği çok partili sisteme geçerken oy alabilmek için yumuşattılar. zaten açtıkları imam-hatip, kuran kursu okulları dindarları kontrol altına alabilmek için kullanılabilirdi. fakat onların hiç beklemediği beklenen son çok partili sistemin gelmesiyle geldi. hem de hiç beklemedikleri kadar kuvvetli geldi. bazıları demokrasiye geçmek için erken olduğunu söylediler. sonra bildiğiniz gibi devlet demokratik sistem içinde dindarların eline geçtikçe yapılan darbelerle içerdekiler tekrar dışarı atıldı ve yeniden içeri girmelerini engelleyecek tedbirler alındı.

    basitçe söylemek gerekirse; laiklik demokrasiye dahil olacak insanları sınırlandırmak için kullanılamaz. aksine dini yüzünden insanların devletten dışlanmasına engel olmak için gereklidir. fakat bizde hep tersi yapıldı. inancı yüzünden cumhurbaşkanına bile karşı çıkıldı. inancı yüzünden dinini bilen ve uygulayan insanların okuması engellendi.
    peşinen söyleyeyim. benim laiklik anlatımıma cevap verecekler sıkı bir argüman koyamadıkları için küfredip geçeceklerdir. hiç sikimde değil. bir yanlışım varsa buna delil koymanız gerekir.
    --spoiler--
    0 ...