12 eylül 2010 anayasa değişikliği referandumu

entry502 galeri video1
    37.
  1. "demokrasi güçlenecek, özgürlükler artacak" dediğimiz anayasadır.

    neden mi? kanunlar millet adına yapılır. insanların uymayı kabul ettikleri yazılı belgelerdir. bu kanunlar demokrasilerde halkı temsil edecek meclis eliyle yapılır. uygulaması ise iktidar tarafından yapılır. iktidarın uygulamalarını ise yargı denetim altında tutar ki meclisin istediği kanunların dışına çıkılmasın. demokratik rejimlerde anayasa mahkemeleri demokrasinin sınırlarını çizer ve meclisi de denetler. ama bizim ülkemiz kanunlarında bu yok. yani anayasa mahkemesi sadece şeklen inceleme yapar.

    pekala bizim anayasa mahkemesi ne yapıyor? halkın isteklerini yapacak bir meclis geliyor. iktidar yönetiyor. ama yargı; sadece iktidar üzerinde kanunlarla sınırlı yetkisi olduğunu unutup hem iktidarı olmayan kanunlarla kısıtlıyor hem meclis egemenliğinin üzerinde bir güç olmadığı halde meclisin yaptığı anayasayı denetleyecek bir madde varmışcasına anayasa değişikliklerinin aslına girebiliyor.

    bizim anayasa mahkememiz hiçbir şekilde anayasa değişikliklerinin aslına giremez. başka ülkelerde girebiliyor ama bizim anayasamızda yok. varsayalım yetkisi olmadığı halde evrensel anayasa mahkemeleri gibi anayasanın içeriğine girebiliyor olsun. anayasamızın değiştirilemez ilk üç maddesinde "demokratik rejimin" nitelikleri yazılı. demokratik rejimlerin evrensel ortak noktaları vardır. insan hak ve özgürlükleri demokrasi kullanılarak çiğnenemez. başka ülke anayasa mahkemeleri demokrasi yoluyla bir insan hakkı çiğnendiğinde devreye girer ve kanunu iptal eder. bizim anayasa mahkemesi ise zaten temel hak ve özgürlükler kapsamına giren bir konu demokrasi yoluyla da desteklendiği halde ilk üç madde sanki insan haklarını çiğnemek için yapılmışcasına kullanarak buna engel oluyor.

    yani neresinden baksan kanunları bizzat çiğniyor. pekala bu adamlar hukukçu olduğu halde nasıl hukuku çiğnemekten korkmazlar, ülkeyi bir kaosa sürüklemek umurlarında olmaz? adamların derdi hukuk değil. sanki iktidar partisi gibi ülkeyi yönetmek.

    gücünü halktan almayan bir yapı demokrasilerde olamaz. bizim hukuk sistemimiz gücünü halktan mı alıyor?

    özetlemek gerekirse demokrasilerde hukuk; halkın uymayı kabul ettiği kanunları uygulamakla yükümlü memurlardır. demokrasi yoluyla değiştirilen kanunları sadece insan haklarına uyumlu mu ve meclisin düzgün çalışması ile mi çıkmış diyerek denetleyebilir. çünkü demokrasinin tepesinde insan hak ve özgürlükleri vardır.

    bir ülke ya demokratik ya demokratik olmayan ülkedir. ikisinin arası olmaz. biz demokratik ülkeyiz deyip ilk üç madde demokrasiyi kısıtlayacak şekilde yorumlanamaz. kaldı ki o maddeler demokrasiyi ve üzerindeki insan haklarını tarif eden maddeler. uzun lafın kısası anayasa mahkemeleri demokratik yollarla yapılan ve insan haklarını çiğnemeyen hiçbir kanunu engelleyemez.

    ee. bizimkiler engelliyor, niye? çünkü halkın isteğiyle gelmemiş ve halkın egemenliğini tanımayan unsurlarca yargı işgal edilmiş. başka demokratik ülkelerde her zaman yargı gücünü halktan alır. bunun için farklı mekanizmalar olsa da her zaman halkın çoğunluğunu temsil eden insanlar o görevlere getirilir. halkından kopuk, onun isteği dışında şeyler yapan hukukçular sadece dikta yönetimlerinde olur.

    demokratik rejimlerde çoğunluğu temsil eden yargı zaman zaman insan haklarını çiğneyebilen kanunlara olur diyerek azınlık haklarını çiğneyerek hata yapabilir. ama azınlık hakları bahanesiyle çoğunluğun haklarını engelleyen, demokratik sistemin önüne geçen uygulamalar hiç görülmez.

    kabul edelim ki bizim yargımız bir dikta yargısı. gücünü halktan almıyor ve milletin egemenliğinin üzerine çıkıp, çiğnemekte sorun görmüyor. demokrasiyi tarif eden maddeleri kullanarak demokrasiyi çiğniyor. bu yüzden halkın egemenliğine bir ucundan bağlanması lazım ki halkına düşman kararlara rejimi koruyacağım diye imza atmasın. anayasa mahkemesi ve diğer yüksek yargının görevi rejimi korumak değil, demokrasi ve insan haklarını korumak. rejim ile demokrasi ters düşüyor diye düşünen yargıçlar varsa değiştirilecek olan demokrasi değil rejimdir. o yüzden rejimi korumaktan vaz geçip demokrasi ve insan haklarını benimsemeleri gerek. bu yapılan değişiklikler anayasa mahkemesi ve diğer yargı organlarını bir şekilde çoğunluğa eklemlemeye çalışıyor. halkından kopuk üç-beş dikta kalnıtısının işgal ettiği yerden uzaklaştırıp yerine halktan gücünü alan insanlar gelecek. böylelikle rejim martavalıyla demokrasi ve insan haklarının çiğnenmesinin önüne geçecek.

    tabi dikta yanlıları buna sert tepki vereceklerdir, darbe yapmaya da kalkabilirler. ama demokratik bir sistemdeysek eninde sonunda bu kaçınılmaz sonu görecekler. yeter ki bunu değiştirmeye kalkacak cesarette bir iktidar çıksın. bu ülke yıllardır demokratik olmayan ülkeler sınıflandırmasındaysa bunun sorumlusu millet değil, buna engel olanlardır. milletin önüne her koyduğunda demokrasiden ve insan haklarından yana tavır koyar. bazılarına terör olaylarının anayasa değişikliği nedeniyle olduğu imajını yaratıp kandırabilirsiniz. ama bunlar sadece rahat koltuğunda olaylara uzaktan bakanlardır. acı çeken insanlar basitçe bakarak yaşadıklarının rejimin yarattığı sorunlar olduğunu biliyor. basit halktan hiçbiri kürtlerin dilini, kültürünü yasaklayın, onları asimile edin demedi, ama diyenler yüzünden yaşanan acıları çekti. allah'tan türkiye halkının % 70'i hala cahil. yoksa kavram kargaşaları içinde meseleelerin özünü unutanlarca, şu olur mu, bu olur mu ihtimalleriyle korkak analizler yapanlarca tam bir faşist ülke olurduk.

    bu arada anayasa mahkemesini verdiği karardan dolayı kutlamak lazım. hiç hakkı olmadığı halde anayasa değişikliklerini incelemiş olsa da içeriğini iptal etmemiş, değiştirmemiştir.
    2 ...