tut ki bir virüs neden olacak öyle birşeye. bak o kadar eminim ki halkın geriye dönme gibi bir isteğinin olmayacağına bir virüs neden olsun diyorum. insanların zihinlerini yönetip onları yüzyıl önceki düşüncelere götüren bir virüs. diyelim ki iktidar da bunu görüp güvendi kendine ve hilafeti getirecek yasayı geçirdi meclisten. sonra anayasa mahkemesi reddetti ve iktidar da referanduma götürdü. ve diyelim ki % 51 evet dedi. o zaman ne olacak? ben sana söyleyeyim. darbe olur. anayasa mahkemesi bir frendir. fren tutmazsa devreye başka bir engelleyici girer. bu devletin koruma refleksidir. ve her devlette de vardır bu. doğaldır da. yanlış olan "ya hilafet isterlerse" diye bir kesimi başkalaştırmak, dışlamak, radikâlleştirmektir. yanlış olan yetkiyi aşmak ya da kötüye kullanmaktır. korkulara gerek yoktur. çünkü en korkutucu senaryo gerçekleşse bile güç, silah kimdeyse ondadır. o halde başka hesaplar olmalı işlerin arkasında. menfaat çatışmaları olmalı. yoksa "şeriat getirecekler eyvah" yakınmasını kimse yutmaz; tabii 1930 model beyinli emekli memur zihniyeti hariç. konu "neden senin adamların yüksek mevkilere geliyor? hayır benimkiler gelecek!" çekişmesinden ibarettir. konu yıllarca aşağıladıkları ve dinci diye hor gördükleri siyasi hareketin bir şekilde gücü elinde tutması ve kendisini zorlayacak rakibin bulunmamasıdır.
din düşmanlığı etmeseydin, halkın kültürünü, dilini zorla değiştirmeye yeltenmeseydin şu an başta din istismarcıları olamazdı. ama sen kendin kaşındın. sonra da eyvah diyorsun. tren çoktan kaçtı. tıpkı kürt ya da güneydoğu sorununda olduğu gibi. zulüm ve baskı bir gün mutlaka ters teper. zulüm eden bir gün mutlaka rahatından olur. er ya da geç.
şimdi bu savaşın ortasında hiçbir suçu olmayan, ne siyaset ne politika ne hukuk ne de başka birşeyle ilgilenmekten aciz durumda olan bizler sizin ektikleriniz yüzünden önce 20. yüzyılı kaçırdık şimdi de 21. yüzyılı kaçırmaktayız. elinize sağlık. ya da eliniz kurusun.
