yağmur vücudumu ıslatırken düşüncesizce ilerliyorum. saçımdan süzülen damlalar ve yanaklarımı ıslatışı...
aklımdasın.
parça parça hayalin gözlerimin önünde. denize atladığım zaman gibi yine seni başka bir boyuttan izliyorum.
ayak uçlarım ıslanmış. deniz çok güzel görünüyor. savana daki leoparlar kadar rahatım sen aklımdayken ve deniz hala karşımdayken.
düşünsel ve ruhsal rahatlık bedensel rahatlıktan daha cazip şu an.
kahverengi büyük kapıya geldim. camdan içeri bakıyorum. oradalar! onlar beni bekleyen kederlerim.kendi hallerine dalmışlar. birkaçı uyumuş.
önce küçük bir koridor ve ona paralel iki büyük salon. değişik bir nem kokusu kapıyı açmamla ciğerlerime doluyor. aldırış etmeden boş bir yer buluyorum. gözlerim etrafı süzüyor ve beni düşündürüyor.
aitsizlik...
istediğim tek şey müzik. işte! yaylılar giriyor beynime, beraberinde sevinç. güçlü korkularını salıyorlar. dük ve düşeslerin asil, aristokratik zevk salonlarından, kimsesizlerin ve yaşayan ölülerin acı salonlarına dönüşünü yaşıyorum. gözlerimin önünde canlanıyor.
aniden 5 kişi giriyor içeri. vazgeçilmez kabarık adımlarıyla gürültü çıkarma haklarını kullanarak gözlerine kestirdiklerini sorguluyorlar.
alt tabakadan birinin daha alt tabakadan birini ezmesi...
uzanmış ayaklarımı ve yazı yazdığımı görüyor biri. gözünün içine bakarak yazmaya devam ediyorum kaldığım yerden. kafasını çevirerek sorgulamadan geçiyor beni. sırıtarak diğerlerine bakıyorum.
tütünüm aklıma geliyor ve biraz daha seni düşünmek için dışarı çıkıyorum sessizce...