"başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür yerel özellikler oluşacaktır. O halde hangi livanın halkı "Kürt" ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir. Bundan başka Türkiye'nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade etmek gerekir. ifade olunmadıkları zaman bundan kendilerine ait sorun yaratmaları daima mümkündür. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden oluşmuştur. Ve bu iki unsur, bütün çıkarlarını ve kaderlerini birleştirmişlerdir. Yani onlar bilirler ki, bu ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz"
"m.k. ataturk."
yukarıda yazılanlar atatürk'ün söylemlerinden gerek basın gerekese birçok aydın ve yazar tarafından gerçekliği kabul görülmüş ifadelerdir. bu ifadeyi allandırıp budaklandırmanın farklı manalara taşımanın kimseye yarar getirmeyeceği gibi bazı çevrelerin bu durumun varlığını kabul etmemesi de kişilerin kendilerini kandırmasından başka bir şey değildir. atatürk'ün zamanında böyle bir [özerklik] vaadi bulunmaktadır ve bu durum hayal ürünü olarak çizilmiş bir açıklama değil belgelerle ispatı mümkün gerçek bir söylemdir.
önemli olan genelkurmay gizli arşivlerinde bu söylem gibi daha nice belgelerinde gün ışığına çıkması ve bunların "80 yıllık bir Kürt sorunu'nun" çözümüne gerçekçi bir yaklaşımla yardımcı olmasıdır.