şakirtlerin yanlarından bir an bile ayırmadıkları; yanılıp yakılıp soru sorduğunuzda ilk sayfayı açıp seslice okumaya başladıkları; içinde olmadık saçmaların olduğu zırvalar bütünü.
örnek: radyoyu içindeki meleklerle açıklamıştır said-i kürdî bunlardan birinde.
kendi yaşamımdan örnek:
ankara-istanbul arasında ucuz diye numarasız bir bilet alıp trene bindim. dört-beş kişi oturuyoruz. hâliyle selâm verdim. badem gözlü genç de aramızda olunca memleketini sordum. doğu türkistan türkü'ymüş. gündüz yolculuğu olduğundan lâf lâfı açtı. sigaralar içiliyor falan (numarasız ya kim öper yasayı). anladık ki çocuk nurcuların kancasına takılmış. biri iki soru sordum; ık mık etti. sonunda dayanamayıp "arkadaşı çağırayım da anlatsın." dedi ve "yapma etme" demeye kalmadan fırladı... neyse sohbet sürüyor... sonunda biri içeri "esselâm-ı aleyküm" diye girdi.
tipi tarif edeyim de siz anlayın ilk gördüğümde aklımdan geçenleri:
ayva tüyünden hâllice bıyık. kafada takke. kıçında şalvar. sırtında cübbe. genç olmasına karşın kolormatik gözlükle de kombinasyonu tamamlamıştı.
neyse efendim. doğrudan lâfa daldı.
- siz misiniz şunları şunları soran?
+ benim.
çantasından zırt diye koca bir kitap çıkartıp ilk sayfadan başladı okumaya. okudu. okudu. okudu...
bitsin diye sabırla bekliyorum ama yok. bitmiyor. bir ara tüm kitabı okuyacak sandım... sonunda dayanamayıp okumasını kestim. "okuma. bir düşüncen varsa gel karşılıklı tartışalım. yoksa oradan okuyup da kafa ütüleme" dedim. ne yapsa beğenirsiniz? biraz ileriden başka bir sayfadan başladı okumaya!!! doğal olarak bu kez o kadar beklemedim. kestim ve "haydi canım..." çektim.