insanın aldatıldığını öğrendiği an

entry96 galeri
    25.
  1. duruma göre değişiklik gösterecek andır.

    bizim sorunumuz-zaafımız askerlik sanıyorum. ya da kadınların sorunu-zaafı askerlik. bunu hala tam olarak çözemedim ben, bu "askerlik" sözcüğünde tuhaf bir enerji var sanıyorum. bi şeyleri tetikliyor.
    5 ay di mi askerlik. mutlaka bi şeyler oluyor. ama daha uzun süreli ayrılıklar daha kolay ve zararsız atlatılıyor ya, neyse bu başka konu.

    (konuya girmek istediğimden emin miyim ki)

    gittik efendim izmir'den şanlıurfa'ya. giderken de her şey pek bi yolunda. mutlu bir çiftiz işte, hayat pek bi klişe. no problemo yani.

    ilk ay "her şey" yolunda.
    ikinci ay "birçok şey" yolunda.
    üçüncü ay "bazı şeyler" yolunda.
    dördüncü ay "çok az şey" yolunda.
    beşinci ay "hiçbir şey" yolunda.
    dönüşte yol yok.

    sezgi önemle üzerinde durulması gereken bir şey. onu dinlemek lazım ve ona hak ettiği değeri vermek lazım. insan şayet bi kere "acaba" diyorsa artık daha dikkatli olmalı.
    telefon görüşmeleri azaldı. hangi gün izmir'de olacağımı bile bilmiyordu hatun. sesi bi tuhaf geliyordu ama her seferinde bitti zaten artık geliyorum diyordum. insana zor geliyor bazı şeyleri kendine itiraf etmek. aklına geliyor da işte, sus diyorsun aklına. sus...

    geldik ses yok. sus. ertesi gün ses yok. sus. msn'den iletişim. kankayız di mi hacı ayakları.
    sonra artık tamam dedim saldırıya geçiliyor, nihayet buluştuk hanımefendiyle. hanımefendi dediğim lafın gelişi. yoksa ağzı sarımsak kokuyor, leş gibi.
    ya efendim, ilk buluştuk beş ay sonra. öpecem. insan gibi öpecez heralde. bana ağzım sarımsak kokuyor dedi, öpmedi "hanımefendi". orada ip koptu zaten.
    gittik oturduk bi yere. yarım saat geçmişti ki daha yüzüme bakmamıştı.

    sordum:
    +biri mi var...cevapladı.
    -hayır.
    peki dedim yok diyorsan yoktur.
    sordum:
    +sorun ne...cevapladı
    -annemle falan, normal her zamanki şeyler.

    (iç ses: yalanını sikeyim, yalana bi şey olmasın)

    ve orada her şey bitti. ben gittim, o gitti. tek kelime etmeden.
    5 aylık aradan sonra durum bu oldu işte. nedense normal geldi bana her şey. boynuz moynuz hikaye.

    zaman geçti bi hafta mı bi ay mı ne. bana yığınla mail. özür dilerim, böyle olsun istemezdim blablabla...
    3 satırlık tek bi mail attım ben, her şey "gönlünce" olsun minvalinde bi üç satır.

    aldatıldığını "hissetmek-sezmek" ile aldatıldığını "bilmek" arasında inanın bi fark yok.
    bilmek mi...
    ilkokul arkadaşım görmüş otobüs durağında onu biriyle sarmaş dolaş...
    bilmek mi...
    aylar sonra mail attı bana yine ve yine aldattığını itiraf ederek. üzgünlüğünü dile getirerek.

    arkadaşım görmeseydi de, o "hanımefendi" mail atmasaydı da, ne değişecekti ki...

    bu ve benzeri şeyler insanın başına ne kadar erken gelirse o kadar iyidir. bu pollyannacılık değildir. yıllarca böyle fark etmeden yaşamaktansa, ip hemen kopsun. acı hemen çıksın nefesten.

    aldatıldığını öğrendiğin "an" acının olduğu kadar, yeniliğin ve kurtuluşun da anıdır.
    her şerde bir hayır vardır, eken biçer ahali.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük