cemil meriç emile zola yı eleştiren bir edebiyat tarihçisini şu şekilde eleştirir;
"zola'yı san'atın mabedinden koğmaya kalkışan sayın edebiyat tarihçimize ne diyelim? mustafa nihat, zola külliyatını etüd etmiş midir? balzac ve flaubert'den beri devam eden üslûb hakkındaki münakaşalardan haberi var mı? zola'nın üslûbuna, dehasına ve hayatına saldıranların hangi mektebi, hangi cepheyi, hangi menfaati temsil ettiklerini biliyor mu? hayır!"
meriç bize eleştirmek için biliyor olmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. sadece kavramsal yahut isim olarak bilmek yetmiyor. meselelerin geçmişini, perde arkasını da bilmek gerekiyor. ve benim için en önemli tespit; eleştirenlerin ne için eleştirdiğini bilmek.
bu hususus bilmeden yapılan eleştiriler hem tutarsız hem de faydasız oluyor, hatta zarar veriyor.
sözlük yazarları 24 saat eleştiriyorlar. bilmeden eleştiriyorlar. düşünmeden eleştiriyorlar ve en önemlisi, eleştirirken kimlere, hangi davaya hizmet ettiklerini farkedemiyorlar.
burada eleştiri kültürünün ne kadar önemli olduğunu farkettim. bu konudaki kültürsüzlük, ilgililerini karanlığa hapsediyor.
tamam oteritelerini sessiz yığınlara borçlu olan kimselerin bu oteritelerini eleştirilerimiz ile sarsalım. ancak harekete geçmeden önce bir kez daha durumu gözden geçirip, aklı selim ile bir kez daha düşünelim.