eski sevgiliye açık mektup

entry24 galeri
    1.
  1. eski sevgiliye açık mektup – 23’ü 24’e bağlayan bi haziran gecesi, kafa hafif iyi, ışıklar sönük

    "yokluğunda çok kitap okudum, ağladım gecelerce" falan demek isterdim. olmadı.
    okumadım da ağlayamadım da. ben çok mu malım dedim bi süre. sonra boş verdim, bi film taktım. bol bol film izledim yokluğunda.

    sonra bu yazıyı yazmam gerektiğini fark ettim. bir yıl olmuştu.
    azıcık duygulanmam gerek dedim, yazıyı yazabilmek için.

    eski resimlerimize baktım. evet silmedim onları. "sildim hem de shift+delete yaparak sildim" dedim ama yalandı.
    masaüstümde 0 (yazıyla sıfır) diye bi klasör var. orada duruyor hala.

    aynı klasörde çok şey vardı. sana yazdığım yazılar-şiirler, sana çizdiğim resimler,
    sana anlatmaya çalıştığım şeyler vardı hep orada.
    bir de tiyatro oyunu vardı inanabiliyor musun. bir yıl falan önce başlamışım yazmaya, ama unutuvermişim onun varlığını.

    neyse işte, resimlere bakarken fark ettim.
    siyah boğazlı kazağını özlemişim.
    kollarını köpeğin kemirmişti hani. gözümün önünde kaç kere şamarı indirmiştin hamsi’nin poposuna.
    3 gün ağladı hayvan. sonra inci kolyen, bir de sonsuza dalan gözlerin takıldı gözüme.
    aynadan 180 derece açıyla çektiğin o resmi bile özlemişim. hani saçını boyarken çekip gönderdiğin. vay anasını, bugün tam bir sene he.

    sonra aklıma geldi, ayrıldıktan bi hafta sonra falan ilişki durumunu değiştirmişsin facebook’tan. boğaç mı ne, öyle bi çocukla (belki de adamla demeliyim!?) ilişkin varmış. toparlak bi adam. sendeki de nasıl bi zevkmiş, hayattan soğudum iki dakikada, yemin ediyorum.

    misilleme olarak iletime özlü söz, rap şarkı falan yazacaktım ama daha aptalca bir şey yaptım. arkadaş listemden sildim. biliyorum biliyorum, çocukça.

    o günden sonra pek zekice espri de yapmadım, yapamadım. sen sevmiyordun diye kelime esprileri yaptım hep.

    hem espri yaparken neden kendimi aşağıladığımı sorardın. bence bu yüksek bir kendini beğenmişliğin eseri bu. tamam itiraf ediyorum bunu bile ben düşünmedim, bi abi söyledi.

    kısacası sen olmayınca düşünmenin bile anlamı kalmadı. eskisi gibi kafa yormuyorum her şeye. akışına bırakıyorum. seninleyken her şeyi zorladım da ne oldu? her şey olacağına vardı, olacağı da buydu.
    ama şunu düşündüm. ilişkimiz, diş etimdeki yaraydı. dilimle oynayıp acıtmayı, kanatmayı sevdiğim bi yara. iyileşmesini bekleyemezsin o yaranın, dilinle yine oynarsın. üzgünüm iğrenç bi benzetme ama durumu gayet iyi açıklıyor.

    tıpkı her seferinde senden uzaklaşmaya çalışmam ama geri dönmem gibi. her seferinde daha az acı çektik ama, güzel yanı da buydu. ama yara kapandı. artık oynamak istemiyor bu beden.

    imza: hedonist
    0 ...