şeyh sait için düzenlenmiş internet sitesine baktığımda gördüğüm en çarpıcı cümle şeyh sait'in isyancılara bir vaazında sarfettiği şu cümledir: "Bizler ve Türkleri bağlayan sadece din kalmıştı, Türk Hükümeti dini de kaldırdı ve artık bizi birbirimize bağlayan hiçbir şey kalmadı.”
bu cümle çok hoşuma gitti, her ne kadar şu anda kürtlerin yaptığı hiçbir şeyi doğru bulmasam da bu adamları isyan ettiren de sadece dış güçler değil, olmamalı da zaten. memur doğu'yu sürgün yeri olarak görürse, gazi mustafa kemal politikamızın chp olduğunu, gökten indiği sanılan kitaplar olmadığını düşünürse, ki orada yapılan işkencelerin veya cinayetlerin tamamen safsata olduğunu da düşünürsek, kürtlerin isyan etmesinde haklılık payı vardır. ha bu demek değildir ki kürtler ayrılsın evet yeni devlet kursunlar. hayır, bu vatan tek karış toprağı bile satılamaz, bölünemez, her santimetrekaresi kutsaldır. ama şeyh sait'in dile getirdiği bu düşünce ama ingiliz kışkırtmasıyla ama kendi ağzıyla olsun kürtler ile aramızda hiçbir ortak bağın olmadığını işaret etmiştir.
kürtler her isyan ettiğinde ya da her ayaklanma çıkardığında oradaki halkın saygı gösterdiği, derviş dediği kişilikler öldürülmüştür. türkiye cumhuriyeti sanki din bilginlerine ve dindarlara yönelik bir politika izliyormuş havası uyandırılmıştır 1950'ye kadar. bunun sonucunda da bunlar gelişmiştir, gelişmektedir.
gerçekten de öyledir, bizim aramızda hiçbir antropolojik ya da kültürel bir bağ yoktur kürtler ile. kürt milleti ya da kürt insanlar ne derseniz deyin. bu adamlar ile ortak noktamız osmanlı döneminde de, selçuklu döneminde de sadece islamiyet idi, lakin o bağ ta 70 yıl önce koparıldı. ve bu çığ başka devletlerin de desteğini ala ala buraya kadar geldi.
oradaki insanlara türkçe öğretememişsin, bu o adamın suçu değildir arkadaş, ilköğretim madem zorunlu, madem göndermeyene ceza var, uygulasaydın cezayı, alsaydın okula çocuğu vaktinde, türkçe öğretseydin. oradaki adam sadece ağalarının sözünü dinliyor, ağası şuraya oy at dediği zaman 1000 oy birden atılıyor aynı anda o partiye. bu ağalık sistemi orada atatürk döneminde bile çökertilemedi, yok edilemedi. şimdi de hala aynı sistem tabii ki. oradaki adama vakti zamanında öyle empoze edilmiş, nüfus artırmak amacıyla bir evde 50 boğaz var. bunun sebebi oradaki insanların doğum kontrolünden habersiz olması olabilir, o insanların nüfus politikası sonucu olabilir, yani orada çoğunluğu sağlamak için diyorum.
bakın son olarak annemin 90'lı yılların başında terör olaylarının tam da zirvelerde olduğu yıllarda orada hemşireyken başından geçen bir iki olayı anlatayım. orada sağlık ocağında çalışırken, orası dediğim de van oluyor, köylere aşıya gidilmesi gerekli. annemden aktarıyorum, hemşire arkadaşı ampulleri kırıp kırıp kırdığı her ampul için bir de şırınga atıyor çöpe. annem "napıyorsun" diye sorduğunda ise verdiği cevap enteresan: o pis kürtlere aşı mı yapacağız bir de, fazlalık görünmesin, yaptık diyelim diye böyle yapıyorum". bu mantıktan sonra sen bu adamlardan insanlık bekle.
ha bir de babam da van-başkale'de öğretmenlik görevini icra ederken başından geçen bir olay. yine aynı yıllarda. babam annemi özek harekatçılara emanet ediyor da gidiyor başkale'ye. bir gün kalıyor, sonra tekrar merkez'e dönüyor. annem de tabii o zamanlar 22-23 yaşlarında. ben daha yokum. babam bir keresinde otobüsü kaçırıyor, oradaki özel harekatçı tanıdıklarına gidiyor diyor işte ben otobüsü kaçırdım, napayım? onlar da babamı güvendikleri bir adamın kamyonuna bindiriyorlar işte hoca'ya iyi bakın, tanıdıktır falan diye. adamlar da nakliye şirketi gibi bir şirketin elemanları. oranın yerlisi adamlar. akşam karanlığı çöküyor, adamlar kendi aralarında fısıldaşmaya başlıyorlar. babam oralı olmuyor tabi. akşam ezanı vakti geçecek diye adamlara diyor, şurda ilerdeki çeşmede durabilir miyiz ben bi namaz kılayım diyor. adamlar da aralarında onu konuşuyorlar babam yabancı olduğu için, bir de oradan olmadığı belli, elinde bond çantayla. adamlar rahatlıyorlar tabi, "desene hocam" diyorlar, kaynaşıyorlar tabi. neyse namazı kılıp tekrar yola koyuluyorlar. biraz sonra el feneri görüyorlar karşıdan, dur dur gibisinden işaret yapıyor. pkk da o dönemler yol kesmeleriyle meşhur tabii. adamların verdikleri ilk tepki şu babama: "hoca, eğer bunlar pkk'lıysa hiç korkma bizi öldürmeden seni alamazlar." söyler misiniz şimdi bana bunu hangi adam söyler şu balıkesir'de? veya sizin bizim doğu olarak tarif ettiğimiz yerin dışında. kaç kişi çıkar? adamlarda insanlık var bi kere. ne olursa olsun. ha o kişiler denk gelmiştir babama, bölücü değillerdir, okey kabul ederim ama adamlar bizden farklı bazı konularda bunu kabul etmemiz gerekiyor bence. o bölgedeki çoğu insan zaten eylemlere katılmıyor, siz sanıyor musunuz ki o çocuklar analarının babalarının yanından ayrılıp da polise taş atıyor falan, o çocuklar örgütün elemanları zaten. mümkün müdür doğu terbiyesi almış bir çocuğun, bir adamın bir polise bir devlet memuruna saldırması? pkk'yı kastetmiyorum tabii. normal insanlar, insanlıktan nasibini almış insanlardan bahsediyorum ben.
neyse işte böyle, şeyh sait'ten başlayıp nerelere kadar geldik, pek çoğunuzun bu entry'i köküne kadar eksileyeceğini biliyorum, son zamanlarda uzun yazdığımın da farkındayım lakin içimden gelenleri yazıyorum, kimsenin güdümünde falan değilim, akp'li değilim, kür değilim. tarafsız olmaya çalıştım diyemem, çünkü kimse kimsenin tarafsız olduğunu kabul etmez. dediğim gibi kendi görüşlerimi yazdım. toparlarsak, suç sadece akp hükümeti'nde veya pkk'da değil, işi bu raddeye getirenlerde. ama bizden ama onlardan. saygılar.