üniversitenin 2. senesi bitmiştir. derslerin hemen hemen hepsinden kalınmıştır. yadırganmamak elde değildir. ve ailenin iş bul telkinlerine direnilirken bir akşam baba eve gelir ve "oğlum bizim nida'nın gümrükleme ofisine git. abisi gibi sever beni bi görüşmek istedi seninle. belki alır işe." der. istemeyrek kabul edilir. ertesi sabahın köründe ve gece sabahlamadan düzenli uyuyarak gidilir malum ofise.
- abi günaydın, ben ömer.
+ boing!!!...
- !!!
+ bu ne yaaa??...
- (uzun saçlı er kişi halen şaşkındır. uzaylı muamelsei görmektedir)
+ bu nasıl ömer yaaa. (ömerlerin standartı varmışçasına...)
uzun saçlı er kişi sözkonusu işvereni fırlama bi tip olduğunu duymuştur zamanında. şakaya mağruz kaldığını zannetmektedir. bu sebeple de salak bi tebessüm vardır suratında.
+ ben böyle saçı sakalı olan bi arkadaşla iş görüşmesi yapamam. git sakalını saçını kes öyle gel karşıma (yürrü beeee. hz. nida mübarek). kendine saygın olsun....
- hmm. (genç kıllanmaya başlamıştır.)
+ öyle babaya böyle evlat. oldumu yaa. git kes gel saçını sakalını.
- hmm... peki...
evet daha bu sabah yaşandı bu diyalog. taze taze. bide evdeki diyalog var onu yazmıyorum. sanırım uzun saçlılığı hastalık olarak görüp kendilerine bulaştırmamdan korktu peygamber vasıflı işveren kişi. atladığım bir noktada ofisteki 2 bayan ve daha genç bir erkek çalışanda o an gence VEBALI gibi bakmaktadırlar.