işin ucunda esprili ve sürekli konuşan bir baba varsa hiçbir zaman çekilmeyecek olaydır.
o soğuk mu soğuk ocak ayında annemin, "bu soğukta dondurma yeme boğazın şişer, hasta olursun bir de başıma hastalık işini çıkarma" demelerine kulak aldırmadan fütursuzca her gün, her gece dondurmayı yiyip bana birşey olmaz edalarıyla gezerken, bir sabah uyandığımda konuşmakta bile zorlandığımı farkettim. hatta onu bile farkedemedim annem farkettirdi.
+(boğuk bir sesle) oaoanne.
-ne diyon be?
+oanonne diyorum.
-noluyo be sana. aç bakıyım ağzını.
+aaaaaa...
-hiii! boğazın şişmiş senin. it götü gibi kızarmış bir de.
gibi muhabbetlerin döndüğü gün, mağrur ve yenik bir matador gibi evde gezinirken babam beni aldı ve doktora götürdü. doktor da malum hastalığı söylerek 2 tane ilaç yazıp bizi gönderdi. babamla ilaçları almaya giderken bir yandan da babam beni neşelendirmeye çalışıyordu.
+kuş uçuyo mu lan?
-ne kuşu baba ya?
+lan hadi geçen gece gördüm uyurken bile şaha kalkmış senin ki.
-ya baba deme öyle.
+artık uyurken bile ne görüyorsan rüyanda.
babamın esprileri ile dolu yolculuk sona ermiş, eczaneye varmıştık. eczanede 2 tane ayı gibi rockçı genç eczanenin çırağından prazervatif istiyordu. tabi bu muhabbeti duyan babam duramadı ve bana yardırmaya başladı.
+lan baksana elin oğlu xxlarge alıyor görüyon mu?
-hıhı baba.
+geçen gün senin ceketin cebinde de gördüm.
-ne gördün baba?
+prezervatif gördüm lan napıyorsan artık onla.
-ya baba birşey yapmıyorum.
+lan valla ben utandım o prezervatiften, orta boy olsa neyse small ne lan?
-uff baba.
+uff deme. geçen gün kahvede necmi abi anlatıyodu. oğlunun ki kafası hariç 21 cm'miymiş neymiş.
-ya baba hadi eve gidelim sanane benim özelimden.
eve vardık ve o gece hüngür hüngür ağladım. o geceden sonra kendi kendime bir söz verdim. artık soğuk kış günleri dondurma yemeyecektim.