aptal taş parçaları

entry1 galeri
    1.
  1. şakaklarımdan bastıran mengene hissizleştiriyor beynimi. avuçlarımı sıkmıyorum artık, ve bacaklarım kasılmıyor, dişlerim kenetlenmiş yakalanmıyor arada bir kendine gelen bilincime. pes ediyorum… mağlubiyeti kabulleniyorum şimdi… kaçtım, saklandım aptal gibi saklandığım delikte ağlıyorum hala ve hala herkeste onun yüzü, gülüşü mengenelerden beter sıkıştırıyor ruhumu. soyut paranoyalarım somut acılar artık ya ben hissetmiyorum. kolumda oluşan morluk nasıl oldu bilmiyorum ve hiç acı duyduğumu anımsamıyorum… rüyalardan uyanmak zorluyor beni şu ara en fazla. öyle gerçekler ki öyle neşeli ve renkli… görürken bile gerçek olmadığının bilincindeyim en çok ta bu üzüyor, gözyaşlarımın sebebi oluyor. her güne ıslak gözlerle uyanmak canımı çok yakıyor. gözyaşlarım kurumuyor. unutursun diyor şarkı o bağırdıkça alevleniyor şiddeti artıyor daha da anımsıyorum daha da çırpınıyor kalbim bir sonraki atışı için. öyle zorluyorum ki onu öyle zora sokuyorum o basit atışmaları ve nefesime eziyet ediyorum. al-ver, al-ver yapamıyorum. alıyorum içimde kabarıyor, veriyorum geri alması çok zor. olur olmaz zamanlarda bağırmak istiyorum. kaçıp kaçıp ağlıyorum. öyle hızlı yürüyorum ki o anlam veremediğim hırsla sanki yardımına koşuyorum son dakikalarını yaşayan bir yaralıya, sanki bulutlardan hızlı gitmeliyim yağmur saçımı ıslatmasın diye, sanki güneşin hızına yetişmek istiyorum gece beni korkutamasın diye ondan önce varmak istiyorum. ben geceyi severdim küçükken, ben önceleri küçüktüm. aşkla beslenmeden önce minicik bir kızdım ve geceyi severdim. yıldızlar yaşam kaynağımdı ve ay ile sohbetler ederdim. canı sıkkın olurdu güldürürdüm, o gülüyorsa ben de katılırdım. sonra yıldızları sorardım ona o bana dünyayı uzayıp giderdi geceler keyifle neşeyle… sonra ay karardı sanki… o günden sonra hiç konuşmadık, kümsüyüz? bilemiyorum ama o hep ağlıyor artık ben gibi hep üzgün ve sıkıcı… tamam biliyorum o benim yansımam zihnimin yansıması geceye ve ben artık hiç gülemiyorum onuda mahkum ediyorum karanlığa. onunla konuşurken öyle dalardım ki düşlere hiç kayan bir yıldız görmemiştim ben küçükken mesela. ve hiç dilek dilememiştim. ama benim dileğim yoktu ki… hep düşünürdüm görürsem ne dilerim diye saatlerce hiçbir şey bulamazdım. ne dileyebilirim ki derdim her şey zaten istediğim gibi. neden başkalarının dilek haklarını ben harcayayım. hayatım çok güzel ki… ay benimle dost ki derdim küçükken. sonra bir gün yıldız kaydı ben gördüm öyle yakındı ki üzerime geliyor sandım. o an bir dileğim vardı… o hep benim kalsın… öyle mutlu olmuştum hatırlıyorum o geceyi. berbat şeyler olmuştu ve o yıldız benim tesellimdi. öyle inanmıştım ki artık o hep benim kalacaktı çünkü dleğim yıldızlardaydı artık. sonra o gitti. beni terk etti. o günden sonra hep kayan yıldızlara tanıklık ettim. bu kez dileğim değişmişti onsuz ilk kayan yıldızla birlikte artık kombine bir dileğim vardı… o yine benim olsun… aylar geçti, birçok yıldız hiç oldu. kaydı gitti gözümün önünde fakat o dönmedi… dönmeyecek değil mi? bir şey söyleme ben yine yıldızlara dilekler tutacağım çünkü ve yine bekleyeceğim yıldızlar yüzümü güldürecek çünkü. çünkü ben onlara hep gülümseyerek bakıyorum. ya onlar benim aşkımı kıskanıyorlarsa ama? o yüzden onu aldılarsa ve o yüzden bana geri vermeyeceklerse… yapmasınlar ama ben böyle onlara gülümseyemem ki… ben mutlu olamazsam onlara nasıl ışığımı veririm ki? o zaman sönerler. onlar yalancı aslında. yıldızlar aptal taş parçaları!
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük