gereksiz bir kıyastır. beğensek de beğenmesek de ülkemizin başbakanıdır, ülkemizi temsil etmektedir. iyi temsil edemediğini düşünsek bile.
başından beri o mizansenin bilinçli olarak hazırlandığını düşündüm ben de. tabi atatürk olsaydı çömelmezdi şeklinde de bakmadım. koşullar farklı, kahramanlar artık çıkmıyor bu topraklardan. atatürk ile erdoğan'ı kıyaslamak dahi manasızdır, biliyorsunuz.
mizansene gelince, paşalarla o siperde 3-5 dakika bulunmak psikolojik bir çalışmadır bana kalırsa. hem teröriste hem de bize yönelik bir halkla ilişkiler çalışması sadece. çömelmek konusuna gelince, art niyetli olmak istemem ama mizansene uygun olarak eğilme yapılmış orada. keskin nişancı vs sözkonusu değil tam anlamıyla tedbir alınmış, kaldı ki o siper saldırıya uğrayan siper değil. ayrıca saldırı durumu sözkonusu değil, zira çömelenler görüntülerin sonunda ve ortasında bildiğimiz ayakta öylece dikilmekte. başbakanın korumaları ayakta, aynı zamanda başbuğ ve erdoğan'ın hemen arkasındaki üst düzey asker de aynı şekilde ayakta durmakta.
halkla ilişkiler ve psikolojik açıdan "biz burdayız" mesajı verilmek istense ve hem asker hem de siyasi olarak ayaktayız mesajı verilmek istense de fotoğrafların ardından görüntülerin medyaya verilmiş olması ile bu mizansen öyle ya da böyle tam tersi bir rüzgar yarattı.
bu da ülke sorunlarının ve elbette terörün neden bitirilemediğini gayet açık şekilde ortaya koymakta. terörist saldırılar bu kadar artmışken siyasilerin ve askerlerin daha ciddi şeylerle uğraşması gerek. sayın cumhurbaşkanının stk'larla buluşması nasıl olan bitene çare olmaktan çok uzaksa, bu tarz yapay sahnelerin ve mizansenlerin de tam tersi etki yapması gayet normal bir sonuç. öyle ki yürüyerek 2 saat uzaklıkta olan bir terör kampına dahi müdahale etmekten aciz bir durumdayız. sınırın öte yanı saddam dönemindeki gibi dilediğin gibi koştursun efenim şeklinde değil artık. amerika var orada. yapılacak herşey ve her müdahalede muhatabınız amerika. eğri oturalım doğru konuşalım, ortadoğu denkleminin dışında kalabileceğiniz bir durumda amerika'yı siyasilerin ve askerlerin karşılarına alması ciddi riskler taşıyor. ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda çömelmiş vaziyettesiniz. akp'si chp'si yok bu işin. para veren emir verir, burası ortadoğu. kim düşman kim dost belli değil. abdullah gül belki de en doğru sözünü söyledi şu son birkaç günde. ekonomik, sosyal ve siyasal olarak bu kadar bağımlı iken bugüne değin olduğu gibi bundan sonra da amerika'yı karşısına alan iktidar olmaz, olamaz. sadece siyasiler değil, ülke de ciddi riskler altına girecektir karşıya alma halinde. 1 mart tezkeresi ardından yaşananlara bakacak olursanız, en azından ekonomik ve siyasal alandaki "bedel ödetmeyi" görebilirsiniz. bu bedeli siyasilerin, askerlerin ödemesi değil mesele; bedeli sadece erdoğan ya da asker ödemeyecek zaten. milletçe ödeyeceğiz, ödetecekler. bu bedeli ödemeyi göze alabildiğimiz vakit bu ülkede birşeyler değişecek ama zor, gerçekten çok zor.
sonuçta terör karşısında askerimiz polisimiz vatandaşımız tam anlamıyla allahına emanet. allah ülkeye daha fazla acı yaşatmasın ama durum bu.
biz olayın magazinsel boyutlarında gezen insanların yaşadığı bir memlekette yaşıyoruz. sokaktaki vatandaş da olsak, asker de olsak, siyasetçi de olsak bundan besleniyor, bundan varlık kazanıyoruz.
ateşse düştüğü yeri yakmaya, kül etmeye devam ediyor. sonumuz hayrolur inşallah.