yağmur

entry1496 galeri video19
    369.
  1. Yağmur üzerine onca şarkı yazılıyor, onca şiir yazılmış. Türkçe kelimesi de gerçekten güzel. Yağmur. Kelimelerle uğraşan her sanatçı en az üç eserinde yağmur diyor. Geçen gün iki katlı otobüsün üst katının en ön koltuğunda oturdum. Yağmur yağıyordu. Trafik vardı. Akşamüstüydü. Yani farlar açıktı ve arabaları arkadan gördüğüm için kırmızı ışıklarını görüyordum. Yağmurdan dolayı da her şey bulanık görünüyordu. Şimdi bununla ilgili dokunaklı bir şeyler yazacak gibi duruyorum ama yok öyle bir şey. Bu kadar.

    Yok yazının bundan sonraki bölümlerinde de aynı şeyi yapıp "öhh" dedirtmeyeceğim. Aslında biraz hislerimden dem vurmak istiyorum ama bana engel olan bir şeyler var. isim koymak ve yargılarda bulunmak beni rahatsız ediyor. Hele hislerimi tanımladığım zaman bambaşka bir huzursuzluğun içinde buluyorum kendimi. işte benim özgürlükten kastım bambaşka bir şeydir. Ama buna rağmen deliler gibi tanımlamak istiyorum onları...

    Düşünme gibi hissetmelerinde şekilleri daha önceden çizilmiş. Bu şekillerin dışına her insan en az bir defa çıkıyordur eminim ama o anda o his için söylenecek bir kelime veya bir cümle olmadığı için başka bir şeye benzetmeye çalışıyor. Benzetemediyse de gidiyor onu müzik yapıyor olmadı şiir yapıyor, bazen de birleştirip şarkı yapıyor. Öylelerine sanatçı diyoruz. Diğerlerimiz ise o yapılmış esere benzetiyoruz hissettiklerimizi. Halbuki demeyiver, ne olcak ki? Bu aşk mı acaba diye sorma kendine. Sevgi mi bu, yok biraz daha azı ne oluyordu hoşlanmak. Adı neydi bu hisin sıla mıydı, gurbet miydi? Neyse o aslında gerisi fasa fiso. Söylenen sözler de duyguların değerini düşürüyor kimi zaman. insan olarak şiirlerin, şarkıların duygulara anlam kattığını, onlar olmadığı sürece bir anlamları olmadıklarını sanıyoruz. Bunun böyle olduğunu bütün samimiyetimle inanıyorum bazen. Yağmur işte lan diyorum. Ne var bunda. Susuyorum ve su içiyorum gibi işte. Olayı dramatikleştirmenin ne anlamı var. Ama öyle değil sanırım. Koskoca bir metabolizma var burda ve milyonlarca hücre dolaşıyor. Kan dolaşıyor bütün bedenin içinde. Bir de koskoca bir ruh var içinde. istiyor, eziliyor, coşuyor, boğuluyor, aşka geliyor, falan oluyor filan oluyor... Yağmur bunların ne kadarını anlatabilir ki?(Bu arada yağmuru baya baya kullandım, planlamamıştım oysa ki.)

    Şöyle bir şey okumuştum sanatla ilgili bir kitapta: "Bütün sanatlar müziğin konumunu arzular. Çünkü en soyut ve estetik olanı odur". Burda estetik bir kenarda dursun, soyut oluşu çok büyük önem taşıyor. Bir melodi kulaklarında çınlasın ve o an ne düşünürsen düşün, ne hissedersen hisset. Sana yön verecektir mutlaka, ama haddini aşmayacaktır öyle zannediyorum ki. Elbette şiirden, sözden kaçınmalıyız önermeli bir yazı değil bu. Bir yargı koymak istemiyorum ortaya. Zaten şiiri ve kelimeleri de çok severim. Ama biraz anlaşılmaz olacaklar, bana da biraz alan bırakacaklar. Yok bu da olmadı. Çünkü zerre yer bırakmayan, hatta cuk oturan şiirler de bilirim sevdiğim, ama onlar da belirli bir estetik ya da duruş taşıyorlar. Belki de estetik soyutu yanında taşıyordur, ne bileyim. işte istesem de bir yargıda bulunamıyorum. Hiç bir şey den emin olamayan bu kafamı ben sevsem mi sevmesem mi, emin değilim..

    Ama güzel bir şey yapacağım gibi hissediyorum. Farklı bir şey yaşayacağım. Öyle yazılı olmayan kurallarda kaybolmayacak. Klişeler içinde boğulmayacak. ismi olmayan ama cismi bal gibi de olan bir şey. Unutulmayacak, bir başangıç ve bir son taşımayan. Yalnızlıktan ayırmayacak ve ayrılığa müsaade etmeyen. ihanetin söz konusu olamayacağı. Bu kadar olmayan içinde olan bir şey olabilir mi? Olur. Sen de havada ben diyeyim yüreklerde...

    Bunların yağmurla ne ilgisi var? illaki vardır, yağmur bu..

    Haziran 2010, blog
    0 ...