Görülüp görülebilecek, yaşanılabilecek en zor zamanda, kendisini ülkesine adayan, sabırla, iradeyle çalışmayı kendisine görev edinen, özgürlük kavramının, demokrasinin, cumhuriyetin bu ülke için ne denli gerekli olduğunu kavrayıp kavratan, yüce insan...
Halkın hiç bir umudunun kalmadığı zamanlar... ülkenin kötü gidişatından zararlı çıkabileceklerini düşünerek düşmana sığınanların bulunduğu zamanlar! çözümün sömürge devlet olmaktan geçtiğini düşünenlerin zamanı... cehalet içerisinde olan bir halk ve onları yönetmeye çalışırken yönetilme arzusuyla dolup taşanlar... ne olup bittiğini bilmeyenler dahi varken, ülkenin bu durumunun nereye varacağı belli değilken askerlik görevinde yükselen bir Türk vardı. özgürlüğümüzü borçlu olacağımız bir Türk, Atatürk.
Böyle bir zamanda, tam zamanında çıkmıştı ortaya O. Herkesten üstün zekası, etrafınca da farkedilebiliyor ve bu zekasını nasıl kullanacağını da biliyor, kendisini geliştirmek için çaba harcıyordu. Eline geçen her kitabı okudu. En doğru bilgiyi kendi aklıyla harmanlayarak ortaya çıkarabileceğini biliyordu çünkü! Hazır bilgiye, hazır ideolojiye ayak uydurmak istemiyordu çünkü! Zaman, ülke için hiç olumlu ilerlemiyordu. Bu güç durum, çoğunluğa göre içinden çıkılamaz bir hal almaktaydı. Sömürge devleti olmayı çıkış yolu sayanlar için bu hiç geçerli değildi tabii... Onlar için plan hazırdı ve aksi düşünülemezdi. Topraklar parsel parsel ayrılacak, ticaretin merkezi olabilecek noktada bulunan ülke, sofradakilere tabaklarda sunulacaktı... Ne kadar acınası halde olduğumuzu gören ender insanlardan birisi de yine O'ydu... Atatürk'e göre bir ülkenin boyunduruğu altına girmektense vatanın her noktası için kanımızın son damlasına kadar savaşmak en doğrusuydu. Millet ancak özgürlükle gerçekten millet niteliği kazanabilirdi.
Mustafa Kemal halen gerilemekte olan devletin bir askeriydi. kendisine, padişah tarafından ayaklanmayı bastırması için görev verildi ve Samsun'a çıktı. Ama O'nun kafasında çok farkllı ve parlak fikirler yatmaktaydı. Bir Kurtuluş mücadelesi gerekiyordu! Halkın içinde var olan o potansiyel güç dışarı çıkarılmalıydı! Bunu kendisine ilke edinmişti Atatürk... Kongreler düzenledi, halkı örgütlemek amacıyla her bölgede insanlarla konuştu, onları bu özgürlük savaşı için ikna etti. Aklında kurduğu sistemin çarklarının ilk dişleri dönmeye başlamıştı işte! Devrim sisteminin!
Kafalarda milliyetçilik duyguları beliriyordu teker teker... Halk bağımsızlığa ulaşmanın zorluğunu biliyor ancak buna yetecek gücü de kendisinde buluyordu! Ülke böyle büyük bir sefalet içerisindeyken hemde!.. Bağımsızlık savaşımıydı bu! Ama elde silah, cephane, yiyecek, giyecek yok denecek kadar azdı. Bu engelin nasıl aşılacağına da yine halkla beraber Atatürk karar verdi ve uygulamaya geçirdi. Tüm millet birleşerek orduya, savaş için her türlü yardımda bulunacaktı. Bu düşünce, bu eylem dahi insanın gözlerini doldurmaya yetecek bir eylemdir... El ele vermiş bir halk, bağımsızlık için örgütlenmiş bir toplum vardı artık! Kuruşlar, bilezikler, her türlü malzeme vatan için bağışlandı. Bilinçli halk harekete geçmişti bile ve bu durum sofradaki kurtları telaşa, endişeye sürüklüyordu yavaş yavaş, sessiz sessiz..!
Mücadele başladı işte! Yıllarca kölelikle, zulümle ezilmiş halk bağımsızlığını ilan etmek için cephedeydi Mustafa Kemal'in sayesinde! Hem de kadınlı erkekli! Kimisi cephede düşmana karşı gerek silahıyla, süngüsüyle, gerekse yumruğuyla mücadele veriyor, kimisi cephane taşıyordu silahlara toplara... Atatürk baş koyduğu yolda adım adım hedefe yaklaşıyordu... ileri görüşlülüğü kendisine ve ülkesine büyük yararlar sağlıyordu...
Ve bilgisi, zekası! Hepsi birer bütün oluşturuyordu O'nda! Kendisini her konuda eğitmek istemiş ve eğitmişti de... Ülke bu büyük mücadelenin içerisindeyken Atatürk'ün yönetimiyle mükemmel bir yükseliş içerisinde savaşına devam ediyordu! Vatanın her metrekaresinde!
gittikçe yaklaşıyordu özgürlük! zorlukların ardındaki bağımsızlık kapısından içeriye süzülmek üzereydik! Hiç bir düşmana karşı yenik düşmedik! Vatana zarar vermek isteyen hiç bir insanla ovada siyaset yapmak istemedik! Dağlarda, kendimiz için, Türk ulusu için kan döktük...
Büyük zafer Türk milletinin ve Atatürkündü! Düşman bitap ve şaşkın durumdaydı... Ama gerçek birebir ortadaydı! Mustafa Kemal ve ordusu onları bozguna uğratmıştı! Şimdi geriye kalan, devlet yapısı ve yönetimiydi. O halkı için bütün ideolojilerden, akımlardan, yönetim biçimlerinden en doğrusunu seçmek için yine aklına bilgisine ve etrafındaki insanlara danıştı. Ortaya Cumhuriyet rejimi ve demokrasi çıkmıştı. Bu görüşlerini yine halkıyla paylaştı, onlara ne denli doğru bir seçim olacağını anlattı... Özgürlük mücadelesinden yeni çıkmış bir devleti yeniden yapılandırmak, dünyaya kazandırmak hiç de kolay bir iş değildi. Lakin ulu önden bu işle de başa çıkmayı bildi... Her alanda devrimler yapıldı. Halk her konuda bilinçlenmeliydi ve her alanda ileri devletlerin önüne geçilmeliydi. istiklal savaşında olduğu gibi bu dönemde de halk birbirine kenetlenerek gerek ekonomik, siyasi ve sosyal, gerekse kültür ve sanat alanlarında ilerlemeyi bildi.
Tarih, 23 Nisan 1920, Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu ve tarih, 29 Ekim 1923, Cumhuriyet ilan edildi. Yükseliş bu iki büyük gelişmeyle büyük çapta ortadaydı...
Atatürk ilkeleri adıyla bildiğimiz ilkeler ortaya çıkmaktadır. Bunlar, Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik'di.
Atatürk siyasi alanda ülkesini ilerletmesinin yanı sıra, bilim ve sanata da çok önem vermekteydi. Bizzat, matemati terimlerini çevirmiş, geometri kitabı yazmıştır ve bu kitap okullarda okutulmaya başlanmıştır.
Bu topraklardaki yaşamımızı işte bu halka ve Atatürk'e borçluyuz. Bu vatanın toprakları hiç kolay kazanılmadı. Gazilerin ve şehitlerin kanlarıyla boyandı... Şehit analarına hiç bir zaman askerliğin anlamının yan gelip yatmak olmadığı anlatılmaya çalışılmadı...
Şimdi siz düşünün! Bize bırakılmış bu topraklarda rahatça yaşarken, madalyonun diğer yüzünde gelişen olaylara bu denli kayıtsız mı kalmalıyız?! Artık uyanmak gerekmiyor mu tatlı uykudan? Açın gözlerinizi ve bakın etrafınıza... Siz uykudayken kimler kimlere küfretmiş, kimler düzeni alt üst etmek istemiş, ve kimler sizi bu tatlı uykuya sürüklemiş?..
Kim bilir kimler...
Ama sen bu olanlara rağmen rahat uyu Ata'm! Senin düşüncelerini benimseyen, yolunda olan insanlar bu ülkede varoldukça, hiçbir şey kolay kabullenilmeyecek..!