bir tanıdığın dedesi müezzinmiş zamanında, anneannemin söylediğine göre o kadar güzel sesi varmış ki küçük ilçede namaz kılan kılmayan onun sesini dinlemek için sabah ezanına kalkarmış. ben nadir rastladım güzel ezana, yürekten etkilenmek ezana günümüzde pek rastlanır bir şey değil ya da benim şansızlığım mı ki denk gelmemişim çok... hoparlörün sesi cızırtılı çıkar, müezzinin sesi boğuk çıkar, ezanlar birbirine karışır.
bir atasözü vardır: Kalpten çıkan söz, kalbe kadar gider. Ağızdan çıkan söz, kulağı geçemez.
yüreğimi okşayan sesler olmadığına göre, pek yürekten çıkan sesler de yok galiba... insanlar birbirlerine karşı güvensiz, selamsız, sevgisiz. küçültmüşüz belki de kalplerimizi ya da boş hayallerle doldurmuşuz yer kalmamış sevgiye. çekiniyoruz yürekten söylemeyi, kaybetmekten korktuğumuz için. aslında kaybedecek bir şeyimiz de yok. hayallerimizin kurbanıyız işte... müezzin ezanı okudu mu okudu, halk duydu mu duydu. biz işlerimizi yaptık mı yaptık ne kadar yürekten olmuş kimin umurunda, herkes kendi telaşında etrafındaki olan bitenleri kaçırıyor. kimisi kaşıktaki yağı dökmüş etrafı seyrediyor, kimisi kaşıktaki yağı dökmemiş etraftan habersiz. bilmezler ki ne yağı dök ne de etrafındaki olan biteni kaçır. bu da her işe sevgiyle başlamakla olur, sevgi de kalpten çıkar.
Yunus der ki Ey hoca
Gerekse var bin Hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir.