5 yaşlarında mahallede kuytu bir köşeye sinmiş yavru kedi bulmuştum. annesi bırakmış gitmiş, bu öyle titrek biçimde miyavlamaya çalışıyor. neyse aldım ben bunu süt falan içirdim, kendi çapımda ufak bir yer yapıp koydum oraya. 1 hafta falan baktım durdum ben buna. sonra bir gün tutayım da bi seveyim dedim, dokunduğum anda suratıma bildiğin osmanlı çırmığı attı. ben dumur oldum mal gibi kaldım böyle. bi de pezevenk çırmığı atıp kaçtı. 3 gün uyuyamadım durup durup hüzünlendim 'ulan yavşak ben ne yaptım sana, tek suçum sana değer vermek miydi' diye. 'oğlum noldu karadenizde gemilerin mi battı?' diye soranlara olayı anlattığımda ' kedi nankördür yapar boşver' diye cevap verdiler. fakat zaman ilerledikçe anladım sadece kedilerin nankör olmadığını. hatta o kedinin daha şerefli olduğunu düşündüğüm zamanlar bile oldu. en azından adam gibi çırmığı basıp sittiri çekip gitmişti yavşak, arkadan ayak oyunu yapmadan.