çelik yığınından ibaret görünür bazen. boğazın eşşiz güzelliği yanında çok eksik ve estetikten yoksun sanki...daha farklı tasarlanabilir miydi, rengi-ışıklandırması daha başka olabilir miydi türünden sorular; böyle bir güzellik başka bir ülkenin elinde olsa kimbilir neler yaparlardı gibi bir hayıflanma...
böyle düşüncelerin yersiz olduğu da fark edilir ama. hatta bir gece vakti, o telaşlı kalabalık dağıldığında "gören" bir gözle bakmak yeterlidir iç rahatlamasına. boğaziçi köprüsü bugulu havası, solgun ışıkları, o görkemli ama yalnız duruşuyla tarifsiz istanbul hüznünü mükemmel bir uyumla tamamladığında içtenlikle inanılır daha güzelinin olmayacağına.
güzel ki, konu istanbul olunca hep zıttıyla kaim ve bedeli biraz daha ağır. hani boğaziçi köprüsü de bu gerçekten nasibini alsın; güzelliğinden-anlamından çok işlevsel yetersizliğiyle, trafik sorunlarıyla, geçiş ücretleriyle filan değerlendirilsin. ama mesela, birileri intihar mekanı olarak burayı tercih ediyor diye yaya geçişleri de yasaklanmasın bu köprüden. intahar edecek olan, başka bir yer seçip fiyakalı olmasa da ölümünü gerçekleştirebilir ama "yaşamak" isteyen böyle bir gerekçeyle mahrum bıraklınca haksızlık oluyor "hayat" adına...