otuz yıldır sonuç vermeyen girişimlerle çözüm alma azmimiz her nedense eksilmeden sürüyor. oysa, hiç bir sorunun; nedenleri tespit edilmeden, bunları ortadan kaldırabilme yönünde çaba sarfedilmeden çözülemeyeceği bilinirken.
sorunun demografik boyutuna kısaca bakarsak;
- güneydoğu'nun gerçeklerini bilmeden, o bölge insanlarının eğitim, kültür ve sağlık gereksinimlerini gidermeden, iş olanaklarını artırıp batıya göçü durdurmadan, kayalık dağlarına 'ne mutlu türküm diyene' yazmakla dirlik ve düzen 30 yıldır sağlanamadığına göre bundan sonra da sağlanacak görünmüyor. o halde devlete, başını ellerinin arasına alıp düşünmek, bu güne kadar önemsenmeyen ve göz ardı edilen bu sorunları çözmek düşüyor.
- türkiye'nin sanayi tesislerine bakın; odalar birliği verilerine göre türkiye'de toplam kurulu sanayi tesislerin dolar değerinde üretilmiş ürün miktarı bazında %64'ü sakarya-eskişehir-balıkesir ve tekirdağ'ı içerisine alan bir dikdörtgen alanda bulunuyor. kalan %36'sı ise tüm anadolu'da. bu sanayi tesilerine güç veren enerji kaynaklarının büyük çoğunluğu ise doğu ve güneydoğu anadolu'daki termik ve hidroelektrik santraller. ama hala, evet! hala, güneydoğu'nun dağlık bölgelerinde kurulmuş çoğu köyünde elektrik yok! aynı sarp dağlardan, nispet yaparcasına geçen dev enerji nakil hatlarının altındaki köyler bunlar.
savunma boyutunda bakarsak;
- dağların doruklarındaki sınırları korumak imkansızsa, inersiniz düz ovaya. bunu israil yapmadı mı golan tepelerini işgalinde? illaki işgal etmek de gerekmiyor, diplomatik yollardan karşılıklı toprak değişimi ile de bunu çözmek mümkün. yıllardır kurmaylar ve strateji uzmanlarınca dile getirilir ama bir türlü hayata geçirilemez her nedense.
- terör eylemlerinde silah ve mermiden çok istihbaratın önemine vurgu yapılır-durur. pekiyi! neden bizim istihbaratımız bir mossad hatta savama kadar güçlü ve yeterli değil? bir 'mit'imiz vardır ama ismi-esamesi okunmaz dünya yüzünde.
bildik ve günü kurtarmaktan öteye gitmeyen yöntemler yerine, sonuç alıcı eylemler gerekiyor artık. aksi halde, beyhude canlar yanıyor, ocaklar sönüyor ve bu kafayla, sönmeye de devam edecek!