kadın için de, erkek için de cennet denen o yerdir.
tabi yaşanabilirse.
çünkü bu ne erkeğin boşalması, ne de klitoral orgazmdır bahsedilen. bahsedilen vajinal orgazmdır ve heyecanların en babasıdır.
buna yaşayan kadın sayısı azdır. haliyle erkek sayısı da azdır. ama efsaneleştiği kadar da yoktur.
neymiş efendim binde bir olurmuş yaşayan,
bi yaşayan bi daha hayat boyu zor bulurmuş,
erkek komplekslerden kompleks beğenirmiş,
kadın kendi derdine yanarmış,
falanmış filanmış.
hepsi yalan diyemem ama abartı. şehir efsanesi. çünkü bunun nedeni, severek sevişen çift sayısının çok ama çok az oluşu.
zorla evlendirilirsen,
üstüme kaldı diye o iğrenç cümlelerle nikah masasına oturursan,
zamansız gelen bir bebek ile mecburi hareketler seçersen,
beşik kertmem dersen,
taş gibi hatun (herif) kütür kütür dersen ve sadece bu gözle ilerlersen; pardon ama sana cinsel birleşme bile fazla.
sen bu şekilde nasıl orgazm yaşayabilirsin ki.
kendi vücudunu sevmiyorken, yanındaki-üstündeki-altındaki (artık neredeyse) vücudu sevmiyorken;
zevk kasılmaları istemek,
inleyen nağmeler istemek,
şekerden çığlıklar istemek cidden çok komik. olmayacak duaya amin demek bile daha manidar.
işin bu toplumsal baskı ve kişisel tercihlerin yanlışlığı kısmını geçip yatak (ya da her neresiyse işte) kısmına gelelim.
evet başlıyoruz.
bir kere karşılıklı sevgiyi yineliyoruz, usanmadan vurguluyoruz. burayı hiç mi hiç atlamıyoruz, unutmuyoruz.
sonrasında en önemli nokta kafanın rahat olması.
ya biri gelirse,
ya biri duyarsa,
maç kaçtaydı,
ocakta yemek kaldı mıydı,
ütüyü fişten çektim miydi tarzı sinir bozucu şeyleri kafadan atmak gerek. odak tek bir yerde olacak. (tabi bu odak orgazm da orgazm değil, tenin güzelliğini, "bir" olmanın hazzını düşüneceğiz)
diğer nokta mevkimizin-mekanımızın rahatlığı.
bu kişisel bi süreç. herkesin rahat edeceği yer farklı elbette ama yataktır nihayetinde başkent.
bu coğrafi ve psikolojik şartlar ayarlandıktan sonra sosyal bilimleri terkedebiliriz artık. fen bilimleri bu saatten işimize daha çok yarayacaktır.
bu da geyik oldu artık ama doğrudur ki, ön sevişme diyeceğim ben de. ön sevişmeyi uzun tutmak gerek ama altını da yakmamak gerekir. her şeyin fazlası zarar nihayetinde. (şimdi burada ön sevişme hakkında bilgi sahibi olmayanlar zaten elenmekte. onlar önce şeylerinin derdini bi kenara bırakıp gönüllerinin sesini dinlesinler, sonra buralara gelsinler.)
evet ne diyorduk, önden bi sevişiyorduk. fonda bir jane birkin sesi olabilir mesela bu esnada. tabi bu da tarz ile ilgili. isteyen nick cave takılır, isteyen la isla bonita dinler. burası kişiye özel tercihler bölümü.
aaa, şunu da belirtmek de fayda var ki, erkeğimiz de, kadınımız da bedenini sevecek. bu önemli. herkes önceden temizliğini yapacak. burayı dememe gerek bile yok aslında.
sıcak öpücükler, 3.4 şiddetindeki yerel küçük dil darbeleri ve parmak ucu gezintileri bu kısımda önemli. bunu kadın da erkek de yapmalı ama bi yarış halinde değil elbette. ama kadın orgazmından bahsettiğimiz için şu anda aktif olan erkek.
boyundan, göğüs uçlarından, alt dudaktan ve bilimum yerlerden öptükten sonra sıra daha güneye geliyor ki zaten sorun burada başlıyor ahali. hemen olaya dalmak yok. "ya ereksiyonum beni bırakıp giderse" diye de düşünmek yok. o bi yere gitmez. eğer gidiyorsa ya da şu anda sen boşaldıysan sen de ön sevişme kısmındakilerle aynı bölüme başvuracaksın. daha önünde yol var demektir. her şeyin başı karşılıklı sevgi ve düzenli seks. zamanı gelir dert etme.
orgazm yolunda en önemli adım kuşkusuz ki oral seks. lama gibi değil ama, insan gibi tabi. neyi nereye koyacağını bilmeyen, sarsak sarsak elleri kolları sağa sola çarpan ergenler gibi de değil. bilerek ve isteyerek. nefessiz kaldığın anlar o güzel baldıra küçük ve ıslak bir öpücük at, aynı anda bi de kaş at kadına gülümseyerek (dişler beyaz olmalı) sonra devam et. bunun ayarını sen bileceksin. partnerinin durumunu şimdi ben buradan bilemem ama hani vanilla sky'da bi replik vardı: haz ertelemek diye.
işte burada o son noktaya gelindiğinde oral seksi bırak bence. her şey bu kadar kolay ve erken olmamalı. haz ertelendikçe fazlalaşır.
artık sıra cinsel birleşme denen o dünyanın döndüğü yere gelir. tabi artık her şey yolunda olduğu için dünya daha bi başka dönmeye başlar. seyyahlar, kaşifler, filozoflar şu an için "bok yesin onlar-halt etmiş onlar" durumundadırlar. erkekle kadın bir araya geliyordur 7.4 şiddetinde. dünya yuvarlak olsa ne yazar, olmasa ne yazardır şu anda.
pozisyon tercihi kişilerin tartışılmaz zevklerine kalmıştır. çok fazla fantezi yapmaya gerek yoktur. öncelik rahatlık. amuda kalkıp yapmanın alemi yok. ama amaç kadın orgazmı ise misyoner pozisyonu hatta doggy style pek tercih edilesi değildir. burada vajinanın kaslarını kontrol edebilmeli kadın bu sebeple jokey pozisyonu en iyisi bence. kontrol kadında olmalı ama tabi erkek de mal gibi yatıp bi de üstüne gözleri kapayıp başka hatunları düşünmemelidir. yani boş durmamalıdır. bakış önemli olduğu gibi dokunma ve öpme eylemleri de hiç aksatılmamalıdır. tensel temas sürekli korunmalıdır.
işte bu şekilde gel gitler, penetrasyonlar derken kadın gücü de elinde bulundurmanın öz güveniyle o ulaşılmaz denen noktaya ulaşır. erkek ile kadın aynı anda bunu yaşarsa bu tam orgazmik bi şey olur tabi.
ama görüldüğü üzere çok değişik ve aşırı manyakça bi durum, bi özellik gerektirmez kadın orgazmı. sadece kasılmalar, çığlıkvari sesler, hatta belki ağlama gibi dışavurumsal belirtilere hazırlıklı olmak gerek.
belki de en önemli kısım son kısımdır. iş bitti, maça gidiyoruz beyler jargonuna geçilmemeli. yorulan kadına sarılmak farzdır. onu öpmek, sevdiğini söylemek, güzelliğinden bahsetmek gerekir. (bunları derken laf olsun bal kabağı şeklinde değil, gerçekten inanarak söylemek gerek elbette)
bundan sonrası çiftlere kalmış.
isterlerse sigara içerler,
isterlerse alışverişe giderler,
isterlerse duşa girerler,
isterlerse amuda kalkıp bi de öyle sevişirler. burasına karışmak da işgüzarlık artık, daha neler.
işte böyle.
o zaman şebnem ferah'tan gelsin:
sevişmek sevmekten gelir inanmışım.