bu yazıyı aslında birinci sezon tamamen bittikten sonra yazmayı planlıyordum ama dün akşamki bölümden* sonra artık kafamda bu kadar çok şey birleşmişken yazıp kurtulmaya karar verdim. uzun süre kenan imirzalıoğlu'na ısınamayanlardanım. deli yürek dizisinde göstermediği oyunculuktan bu yana kendisine ön yargım vardı aslında. son osmanlı yandım ali ve kabadayı ile sinemada kendisini izleyip bir hayli de beğenmiştim ama gerek türk dizilerinin senaryolarının gereksizce sündürülmesi olsun, gerekse karakterlerin kötü yazılması olsun, bu diziye yaklaşmakta çekinmeme sebep oldu.
benle aynı hisleri paylaşan en yakın arkadaşım ısrarla söyledi: "olm kesin izlemen lazım, hasta bişi bu." ben de: "eeah bi ara bakarız" gibi cevaplar verip geçiştiriyordum. ta ki 10. bölümdeki hasan sabbah göndermeli ramiz dayı sahnesini izleyene kadar. tuncel kurtiz'in emekliliğini çıkartma hesabıyla oynadığını düşündüğüm dizide sürükleyici rollerden biri olduğunu farketmemle birlikte bu diziye bir şans vermeye karar verdim.
kız arkadaşım yabancı, böyle ben türk dizisi falan izlerken* garip garip bakıyo biliyorum, ama bi yandan da çok eğleniyo. ezel'i de youtube'da ingilizce altyazılı bulunca bari beraber izleyelim dedik. tabi finlandiya'da nerde show tv, atv falan. youtube'du garip sitelerdi falan idare ediyoruz işte. altyazıların korkunç olmasına rağmen, geri kalanını da ben çevirmeye başlayınca biz baya sardırıp izledik. bir haftasonu tatilinde 12 bölümü birden telafi edip, 13. bölüme yetişmeyi başardık.
tabii ki ilk 12 bölümü sonra birkaç kez tekrar izlemek zorunda kaldım çünkü günde 6 bölüm izleyerek kapatmıştık arayı. derken her pazartesi ezel bekler olduk. futsala git, eve dön, döner dönmez bilgisayar açılsın hemen ezel izle gece gece. salı sabahlarımın tam tabiriyle amına koydu ezel. izleyip izleyip ters köşeye yatıp, yetmiyomuş gibi bütün gece de kafada kurdurdu "nolucak lan?" diye.
yok kanal değiştirdi bozulucak, bunun senaryosu çalıntı, senaristlerden biri beyin kanaması geçirdi, bu dizi iflah olmaz, ııyyy çok saçma, amerikan dizilerinden aldıkları güzel fikirleri bir araya koyup karman çorman bişi yapıyolar, gibi lafları çok duyduk. neyse şimdi ben oyuncu ve karakterler olarak teker teker 32 bölümde gördüğüm her şeyi analiz etmeye başlayacağım. entry şimdiden hayvan gibi uzun oldu ama napalım artık sağlık olsun.
ömer uçar/ezel bayraktar: kenan imirzalıoğlu inanılmaz bir oyunculuk gösterisi sunuyor bize. azmedip gerçekten oyuncu olmayı başarabilen bu adamı tebrik etmekten başka hiçbir çarem yok. saf ömer'i oynayan ismail filiz, tahminimce orta karar bir oyuncu. zaten ömer karakteri über saf ve salakmış hakkaten. gördüğümüz flashbacklerde karakterin nerden nereye geldiği çok net görülüyor. bir ana karakter için gerçekten çok üst düzey şekilde yazılmış ve kenan imirzalıoğlu gerçekten hayat veriyor bu karaktere. saf ömer'den çakal ezel'e ayna karşısında dönüşmeler ve daha nice mimik gösterileri, gülerek söylenen yalanlar, ve müthiş akıl oyunları oynayan bir adama geçen dönüşümün arkasında ise tek bir adam var:
ramiz karaeski: tuncel kurtiz'in daha önce de dediğim gibi emekli ikramiyesi olarak bu dizide oynadığını düşünüyordum. öyle çok rolü olmaz falan yeaa diyoduk amaa diziyi izlemeye başlayınca hiç te öyle olmadığını anladım. monte kristo kontu'nda edmond dantes'in akıl hocası hapishanede can verir. o yüzden de korktum ramiz dayı karakteri diziden çıkar falan diye ama hiç öyle olmadığı gibi, bütün her şeyin arkasındaki mastermind bu adam çıktı. şahane ayarlar, muhteşem oyunculuk ve ses tonu vs... karakterin yazılışından bahsetmiyorum bile. çünkü her şey aslında ramiz vs kenan ve biz bunun daha birinci ayağını bile izlemedik.
cengiz atay: yiğit özşener kadar karakterden karaktere bürünebilen ve bunları çok kısa süreli bir sahne içerisinde yapabilen bir adam daha yok herhalde. baştan sona inanılmaz bir oyunculuk gösterdi ve göstermeye devam ediyor. yer yer sinirinizi bozuyor cengiz, yer yer nefret ediyorsunuz, yeri geliyor acıyorsunuz, ama cengiz hiç pişman olmuyor, hiç dönüp bakmıyor ve her zaman kazanmak istiyor. tiyatro geçmişli olmanın da verdiği etkiyle yiğit özşener çatır çatır oynuyor bu karakteri. girdiği diyaloglarda ayar verip almasına bakmadan her zaman aklınızda kalan bir karakter cengiz. tam bir vicdansız ama bir o kadar da korkak.
ali kırgız: barış falay ise cengiz'in olmadığı her şey. düşünmüyor, sadece uyguluyor. çok büyük bir yüreği ve sızlayan bir vicdanı var. her gün ömer'i hapse tıkıyor bu adam. her gün öldürüyor onu. barış falay'ın ciddi şekilde dizinin önüne geçtiği bölümler oldu bu karakteri canlandırırken. kerpeten ali karakterinin bu kadar popüler olmasındaki en büyük etken falay'ın gösterdiği oyunculuk. dizinin ikinci sezonunda daha da sayko bir moda bağlayacağını ve ezel/ömer'le yan yana savaşacağını düşünüyorum.
eyşan atay: cansu dere oyunculuk namına bu dizinin en zayıf halkalarından birisi. eyşan karakteri öyle bir yazılmış ki iki türlü yaklaşıyor türk izleyicisi bu karaktere. bir kısmı gerek cansu dere'den dolayı, gerekse de karakterin kendisinden dolayı nefret ediyor. bir kısmı da bu karakterin aslında iyi olduğuna inanıyor. babası tarafından binbir parçaya bölünmüş bu karakterin zaten tek bir parça haline gelmesi imkansız. cansu dere bence elinden gelenin en iyisini yapıyordur. kesinlikle oyunculuk adına çok kabiliyetli olduğunu düşünmüyorum. ama ben eyşan karakterinden tiksiniyorum kendi adıma ve cansu dere de bunda büyük pay sahibi, gösterdiği ya da gösteremediği oyunculukla.
bahar tezcan: sedef avcı ise oyunculuk adına bu dizinin en zayıf halkasıydı. karakter saf ömer'in kadın versiyonuydu tam anlamıyla. bunca kötülüğün arasında saf ve temiz kalırsanız, bembeyaz elbisenize bulaşır kanınız. caydırıcı unsurdu bu karakter başından beri. ezel'in acımasızlığıyla ömer'in vicdanı arasında gitti geldi, tedavi olmaya 23. bölümde başlaması gerekiyordu, ilk seansa 32. bölümde gitti. tam yaşayacak dendi, bu sefer de sniper'a kurban gitti. bence karakter olarak evrimini ve görevini tamamlamıştı, çok zamanlı bir şekilde öldü ve gidişi yaptığı her şeyden daha muhteşem oldu.
tevfik zaim: sarp akkaya kesinlikle bu dizinin en büyük ve en güçlü yardımcı karakteri. ikilemleri, bırakın iki kişiyi, üç kişinin arasında sıkışıp kalması, attığı son dakika golleri, emrinde/yanında olduğu adama sadakati ve ihanet etmeyi bir türlü başaramaması... esas büyük vicdan bu karakterde yazılı. ali'nin asistanı sandığımız, aslında yanına ezel tarafından yerleştirildiğini öğrendiğimiz ama en sonunda sadece dayı'nın adamı olduğu anlaşılan, hiçbirinin dediğini tam anlamıyla yapamayan bir adam. bu rol kesinlikle sarp akkaya'nın ezel bittikten sonra bir başrole konmasına sebep olacak diye düşünüyorum. nereye gideceğini şiddetle merak ettiğim karakterlerden birisi kesinlikle.
serdar tezcan: salih kalyon ise başlı başına bir mucizedir bu dizide. yıllarca bizimkiler'in tak tak sedat'ı olup internetten cızzz diyen bu adam türk televizyon karakterinin en karmaşık kötü adamlarından birine dönüşmüş. bu role daha iyi kim otururdu bilemiyorum ama kesinlikle babacık karakteri yabancı olan kız arkadaşımı bile sinirden titretebiliyorsa bu diziyi izlereken, karakterin ve oyuncunun başarısı ortadadır.
uçar ailesini ise tek bir paragrafta ele almak istiyorum. ipek bilgin, bayazıt gülercan ve kemal uçar uzun bir müddet hiçbir şeyden haberi olmayan saf ve temiz aileyi oynadı. aile içerisindeki gel gitler, annenin yer yer her anne gibi endişe ve telaşla hareket ettiği, babanın oğluna sırt çevirdiği, küçük kardeşin ise ne olursa olsun ağabeyinin gölgesinden çıkamadığı enteresan bir aile. eleştirilebilecek yanları çok kesinlikle ama netice bu bir dizi ve gerçekçi olmaması gerekiyor zaten. meliha teyze ve mümtaz amca karakterleri zaten dizinin başından beri yardırıyorlardı ancak mert karakterinin son 3 bölümdür gösterdiği inanılmaz performans ise parmak ısırtıcı. demek ki karaktere biraz yol verilirse, oyuncu da şahane rol kesebiliyor.
bade işçil şebnem rolüne bu kadar oturabilirdi. başka kimse gelmiyor benim aklıma bu rolü oynayabilecek. bildiğim kadarıyla ilk oyunculuk deneyimi olmasına rağmen gerek sedef avcı'dan, gerekse cansu dere'den daha iyi performans gösteriyor bence. bu karakteri daha fazla görmek istiyoruz, gerek görsel açıdan* gerek tefo'yla olan ilişkisi açısından. umarım o ilişki de bir yere bağlanır.
yıllardır seslendirmeleriyle tanıdığımız güray kip ise kamil rolünde sıkı bir performans gösterdi. o da ezel'in içindeki ömer'i uyandıran birkaç karakterden birisiydi, boku bokuna öldü bence. sanki biz bu karakterden daha fazlasını çıkarabilirdik gibime geliyor.
rıza kocağolu ise converseli psikopat rolünde şahane bir performans gösteriyor. az konuşuyor, işini yapıyor, bakışlar ve mimiklerin yanı sıra yaptığı hareketlerle inanılmaz sürükleyici oluyor. bende bu karakter darth maul havası yarattı aslına bakarsanız. umarım aynı şekilde popüler olur ve biraz geçmişine gideriz bu karakterin de.
burçin terzioğlu ise diziye katıldığı ilk birkaç bölümde çok iyi iş çıkartmıştı ama şimdi bir hayli geri plana alındı. ben esas rolünün ikinci sezonda olacağı düşüncesindeyim.
can rolünde izlediğimiz utku barış serma ise bir çocuk oyuncu için baya iyi denilebilir. en azından benim beklentilerimi fazlasıyla karşılamayı başardı bu genç arkadaş. bakalım ileride hangi projelerde göreceğiz kendisini.
netice itibariyle bence şu ana kadar türk televizyon tarihinde daha kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır. en iyi dizidir demiyorum, onu demek için önce bitmesi gerekiyor. ancak daha ilk sezonu bitmeden bizi bu kadar ters köşeye yatırabilen bir türk dizisi daha biliyor muyuz? bilmiyoruz.
karakterler dizi ilerledikçe gelişiyor, normal bir insan gibi büyüyorlar, ve bazıları da amaçlarını tamamladıktan sonra öldüler zaten. burda özellikle daha dünkü bölümde ölen bahar karakteri için söylemek istediğim bir şey var:
nedenablağneden gibi burnu tıkalı, ilkokul piyesi tadında bir soru duymayacağız bundan sonra.*
bu kadar yazdıktan sonra tanım: türk televizyon tarihinin en başarılı projelerinden biridir.