--spoiler--
hoca, sistemin içinde kalarak kendince/ideolojisince faaliyetler yürüten bir kimse olduğundan israili kınayıp da filistine sahip çıkması ondan beklenecek en son şeydir.
herkes bilir: fethullah gülen, her yerde ve her zaman sistemin içindedir, güya sistemi sistemle ele geçirmek için çabalar, vasat ahlakî vurgularını tatmin edecek örnek durumlar inşa eder, kendisini benimseyenlere dünyevî ve uhrevî saâdetler sunar, sunduklarında bir sosyal mücadele sözkonusu olmaz, içten içe ilerleyen örgütlü çalışmaların sonuçta istenilen mevkileri elde edişine doğrudan ve dolaylı vurgular yapılır, sistemle sistemin istediği modeller üzerinden geliştirdiği diyalog sonucu sadece ufak çaplı yaşam tarzlarının şekil almasına izin verir, büyük çaplı, devrim ölçeğinde, sivil itaatsizlik perspektifli bir oluşum için kabulü/tahammülü yoktur. yani devlet gibi düşünür, devlet içinde devletlik yaparak, devletten fazla devletçilik yaparak umdeleriyle mutlu-mesut yaşayan bir oluşumun taşıyıcısıdır, o kadar. kendi âlemini ilgilendiren her şeyi meşrulaştırmak bakımından emsalsizlik de taşır. o yüzden filistin sorununu silah tüccarlarının emellerine indirger, kürt sorununu ermeni dönmelerinin hınçları diye açıklamaya kalkar, sosyal problemler her gündeme geldiğinde iman esasları diye viraj alır, insan hakları-emek sömürüsü vb. hususlarda menkıbeler anlatıp atlatır, kendisi örgütlü bir güç olduğundan ve bu gücünü tamamen nabza göre şerbet vererek, başa göre tıraş yaparak elde ettiğinden ötürü büyük güçleri karşısına almaz, yoluna devam eder. felsefesine müspet hareket demiştir, buradaki müspetlik her koşulda kayıtsız şartsız uyuma delâlet eder. kitaplarına, takipçilerine, faaliyetlerine göz attığınızda bu nitelikleri hep önünüze gelir. aslında hoca ve hocacılardan bu yaptıklarından daha fazlasını beklemek de abesle iştigaldir...
beri taraftan, devlet içinde devlet oluşun; yıllar yılı sinerek, eğilerek, olmadığı gibi görünerek birikmiş iktidar hırsına analizi güç katkılar yaptığı da söylenmeli. bu cemaatin bileşeni, olmadığı gibi görünmektir, sosyal yapıya adaptasyon sağlarken, hiç de cân ü gönülden olmadığı gözüken bir iştirakleri vardır. ilginç bir strateji. aslında memnuniyetsiz, fakat memnuniyetsizliğini olumlu tepkilerle belli eden tuhaf tavırlar. kavgalı, ama kavgasını kıyasıya değil ezile-büzüle, ıkına-sıkıla yürüterek tek ayak üstünde kırk numarayla gerçekleştiriyor, dolayısıyla iyileştirme kaygısı taşımak yerine kendi konumu lehine olumlu puan almaktan başka bir şeyi gözü görmüyor. ülkemizin şaşılası hallerinden biri işte, böyle derede böyle balık. aslında ülke gerçekleri hakkında doğrudan veriler sunmaları bakımından şâyân-ı dikkattir, çünkü geliştirdikleri her tavır süreç içerisinde farklı hareketliliklere gebedir...
tüm bunlar âşikâr iken hocanın kalkıp da ihhya destek vermesi, ölüler için onların makamları cennet-i alâdadır tarzı hamasî cümleler kurması, çabalarının duâcısı olduğunu söylemesi elbette düşünülmezdi. ama hocanın asap bozuculuğu şurada ki ne olsa kendi yörüngesinde olmadıkça hakkaniyet nedir gözü görmemesi, en pragmatist siyasetçiye taş çıkartır bir üslupla laflar etmesi, kendisi onaylanmadıkça vicdan nedir tanımaması, her defasında samimiyete gölge düşererek muhataplarını işkilllendirecek stratejilere sığınması... keşke yazılarında hep rastlanan fütüvvet ve isara yolu biraz uğrasaydı da bu çıkarcı açıklamaya ve daha nice benzerlerine imza atmasaydı... ama tabi, ona uyanlar için ben kim oluyorum ki, ateş olsam düştüğüm yeri bile yakamam...
--spoiler--
eklenti: ekşi sözlüğe ve drkosmos nickli yazara teşekkürler.