kosmos

entry102 galeri video3
    34.
  1. tanım: güzel bir reha erdem filmi.
    uyarı: filmle ilgili yorumların olduğu bu yazıda filmden alıntılar vardır.

    KOSMOS ve EVREN

    Reha Erdem'i bilenler bilir. Kendisi hayatın içinden alınmış kartpostallar tadında sıradışı filmler çeken bir yönetmendir. Onun filmlerini izlerken kendisinin her daim dağda bayırda, bir ağaç altında yaşamakta olan biri olduğu hissiyatına kapılabilirsiniz. Ben de daha önce filmlerini severek izlediğim bu yönetmenin son filmi Kosmos'a bir gazete köşesinde okuduğum yazıya istinaden gittim. Yazıda sosyalist mi, anarşist mi yoksa mesih mi diye soruyordu Kosmos için. Sırf Kosmos'un ne olduğunu anlamak için bile izlenir demiştim.

    Filmden çıktığımda tek kelimeyle tuhaf hissediyordum. Çünkü Kosmos ne sosyalist ne anarşist ne de mesihti, o insanı rahatsız eden doğa üstü bir şeydi. Sıfat arasak epey buluruz onun için: hırsız, ağaçlara tırmanan bir kuş, mucizevi, yabancı, kahraman, acıkmayan, eren ve en önemlisi bugünün insanını irkilten bir şekilde aşk arayan...

    Korkuyla kaçtığı bilinmez bir yerden bir sınır şehrine yolu düşen Kosmos'un hikayesi kendisi gibi doğa üstü özelliklere sahip Neptün'le kesişiyor filmin başında. Elindeki bir tomar parayı bilinmez bir telaşla taş altına saklamaya çalışırken nehirde boğulan Neptün'ün kardeşine yeniden can vererek şehrin gönlünü kazanıyor asıl adı Battal olan Kosmos. insanlar onu sıradışı bir yabancı olarak görse de çocuğa yeniden can verdiği için ona eren muamelesi yapıyorlar. Ona iş ve kalacak yer temin ediyorlar. Fakat herkesin ölümünün aynı anlama geldiğini düşünen Kosmos'un çalışıp para kazanmakla bir derdi yoktur. Tanrının herkesi düzgün yarattığını ama insanoğlunun kendisini bu hale getirdiğini söyleyen Kosmos para ile kurduğu ilişki yoluyla kapitalizmin eleştirisini yapıyor. Para kazanmak derdi olmadığı gibi paranın insanlara saçtığı kini toplarcasına dükkanlardaki paraları çalarak topluyor. Para ile bir işi olmadığı için elinde biriken tomarlar böyle düzen dışı bir varlık için paranın anlamsızlığını temsil ediyor.

    Bir hırsız olmasının yanı sıra Kosmos'un bir vakit sonra hastalara, düşkünlere, sakatlara şifa dağıtan bir özelliği olduğu ortaya çıkıyor. Hal böyle olunca kapısında kuyruklar oluşmaya başlıyor. Fakat kendi içinde bir sürü karmaşayı da içeren Kosmos insanlara ulaşmak istediği gibi bu kalabalıktan kaçmayı tercih edebiliyor. insanlara yardım etmeyi bir görev olarak görmediğinden irkiltiyor kuyruktaki insanlar onu belki de. Çünkü film boyunca onun insanlara yardım etmekte ne denli cömert olduğunu görebiliyoruz. Bunu insanlar kendisine tapsın, kendisini sevdin diye de yapmıyor; onun için 'normal' bu. Bu yüzden ürküyor kendisine tapmaya hazır insanlardan ve zaten kaçarak geldiği bu yerden kaçarak uzaklaşıyor filmin sonunda.

    Kosmos'da insanları en çok etkileyeceğini düşündüğüm iki sahne var. Kendisi gibi doğa üstü güçlere sahip Neptün ile ağaçların tepelerine çıkıp değişik sesler çıkararak anlaşan Kosmos'un adeta seviştiği sahneler bunlar. Tabi bahsettiğim sevişme durumu bizim anladığımız tabiriyle gerçekleşmiyor. Biraraya geldiklerinde dünyadan soyutlanıp mutluluktan insanın tansiyonunu yükselten seslerle sevişiyorlar. Kuş olup uçuyorlar; özgürleşerek sevişiyorlar adeta. Açıkça aşk aradığını söyleyen Kosmos'un en mutlu olduğu anlar bunlardı bence filmde. Bu arada Kosmos başka bir mutsuz kadına da aşk vermekten hoşlanıyor. Kadın daha sonra utancından Kosmos'u 'utanmaz' diye bağırarak kovarken Kosmos'un şaşkınlık içinde söylediği şu söz de çok etkileyici bir yerde duruyor: "Bedeninizin istekleri neden ruhunuzun istekleri olmasın efendim?"

    Film boyunca arkadan savaş sesleri geliyor. Yerini ve zamanını kestiremediğimiz filmin bir sınır şehrinde çekildiğini anlayabiliyoruz bu yüzden. insanların sınırın açılıp açılmaması konusunda ikiye bölündüğü şehirde ırkçılığın mikro tezahürlerini görmemiz mümkün. Savaş ortamının tam bir yabancı fobisi oluşturduğunu insanların Kosmos'a yaklaşımından anlayabiliyoruz zaten.

    Dediğim gibi insanı rahatsız eden bir film Kosmos. Replikleriyle, sesleriyle, görüntüleriyle insanın beynini çağrışım bombardımanına sokuyor. Aralarda sürekli insanların acı çektirdiği hayvanların görüntüleriyle insan ırkının hayvanlar üzerindeki egemenliğini idrak ederken esasen dünya üzerinde kurduğu egemenlik yüzünden kendisi acılar içinde olan zavallı resmini görüyoruz. Savaşın görüntüsü olmadan bile insanları kendilerine ne kadar yabancılaştırdığını izliyoruz. Tek derdi aşk aramak olan bir kişiyi ne kadar garipsediğimizi ve söz yerindeyse tecrit ettiğimizi idrak ediyoruz. Aşkın tek bir dilinin olmadığını görünce irkiliyoruz. Herkesin ölümünün aynı olduğunu duyunca ölümü tepemizde hissedip rahatsız oluyoruz. insan ırkına övgüler, sevgiler, bir takım öneriler sunmayan ve evrenin büyüklüğü içinde insanın dar algısını gözler önüne seren bir film izlemiş oluyoruz.
    5 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük