ilk başta boğazında bir şeyler düğümlenir. daha sonra yanına gitmek istersin gidemezsin. konuşmak istersin konuşamazsın. ayrılırken söylenen sözler, daha sonra yaşanılan tartışmalar aklına gelir. kendine ''ben bu kızı nasıl bıraktım.'' sorusunu sorarsın. içinden ''acaba yanına gitsem seni seviyorum desem yeniden olur mu?'' gibi bir sürü zırvalar geçirirsin. başıma geldiği için değil sadece tahmin ediyorum.
-meraba nur.
-meraba mehmet.
-çok değişmişsin saçların falan boyun mu uzamış ne.
-hala boyumla mı uğraşıyorsun mehmet.
-yok ya şaka. evlendin mi?
-evlendim evet bir tane kızım var.
-iyimiş allah bağışlasın.
-sen evlendin mi?
-(dış ses)eee evet evlendim. (iç ses) aslında hiç evlenmedim ada. lan ıssız adam a bağlamayın beni.
-iyi senin adına sevindim
-kızının adı ne?
-mehmet.
-yok artık.
-o anlamda değil bir şey söyleyeceğim.
-söyle.
-ben seni aslında hiç unutmadım.
-bende seni hiç unutmadım.
-ben seni hep ararsın diye bekledim ama aramadın.
-kontorüm yoktu.
-hep ilk buluştuğumuz cafeye gelir misin diye önünde bekledim.
-lan o cafe kapanmadı mı? hani otopark oldu ora.
-hala duygusuzsun mehmet.
-sende hala çok soru soruyorsun.
-ben senin ilkin olacaktım.
-senle ilkokulu bitirdim. okumayı öğrendim. nasıl sevgimi göstereceğimi öğrendim aşkı öğrendim ben. sonra ortaokul ve liseyi başarılı olarak bitirdim. üniversite de tavan yaptım. çan eğrisini oynattım ama yine mutlu olamadım. hep o ilkokulda ki günlerimi özledim. seni özledim ben.
-ama artık çok geç.
-evet nasıl bir aşk bu. ne sen mutlu ne ben mutlu. nasıl bir acı bu hala geçmiyor. *