erkekleri anlamak güç, kadınları da anlamak güç..ibneleri ise ben zaten hiç anlamıyorum.
işte böyle afilli bir deyiş yaratmak isterken, kendini ibne yapmış bulabiliyor yazar kişisi bazen.
şöyle az ve öz lafla iyi bir kinaye yaratıp seri artı oy veren melek in buraya uğramasını sağlasam, bunun yanında az da popüler olsam diyebiliyor insan. diyoruz evet.
dikkat çekmek gerekli çünkü, biz doğduğumuzda, ismimizi akrabalarımız dışında bilen kimse yoktu. ismimizi o akraba kümesinin dışarısına taşırabilmek, yapacağımız etik ya da değil, doğru ya da değil işlerle mümkündü sonuçta. insan neslinde hiç kimse sıradanlığı sevmez, kabullenmez. hayatta elde etmek istediği başarılara sahip olamamış, diğer insanlardan kendini ayırt etmekte güçlük çeken biri dahi "benim dudağımın üstünde ben var" diyerek kendini farklı hissedebilir. bu da onun sevinmesine vuku bulabilir.
herkesçe çok beğenilen bir kitap için fikrinizi sunarak kitaba aslında bayılmanıza rağmen, "hayatta okumam çünkü çok iğrenç!" diyebilirsiniz dikkatleri üstünüze çekebilmek için. ya da herhangi bir yerde çırılçıplak soyunabilirsiniz de ( çıplaklar kampında olmadığınız sürece işe yarayacaktır ). sevgilinizi yersiz şekilde aldatabilir, kendiniz için "ben o bildiğin .......* değilim" mesajı verebilirsiniz.
zeki olmayan insanların, türlü türlü cin fıkraları ezberleyip anlatacak ortamı kovalamaları doğrultusunda zeki görünme çabası gibi ya da yakışıklı olmayanların suratlarının tamamını kapatacak şekilde güneş gözlüğü takması,
güzel olmayan kızların ise kısa etek giymesi * ya da sütyen giymemesi gibi bu konuda çeşitli örneklendirmeler verilebilir.
çünkü eksik taraflarımızı, dikkati başka yöne çekerek unutturmaya çabalamak gibi saçma bir egosal direnişimiz mevcut, kramp giren bacağın farklı yerine ıslak meşe odunu ile vurmak gibi. amaç aynıdır araç farklı olabilir itirazım yok.
eksik diye yazının çoğunda geçen tabir, aslında toplumsal dayatmanın bize sonuçlandırdığı eserlerdir ne yazık ki, ve buna müteakiben o kadar çok başkalarıymış gibi davranıyoruz ki daha sonrasında kendimizle yeniden tanışmamız gerekebiliyor. unutuyoruz kendimizi, benliğimizi. değer yargılarımızı, kendimize olan saygımızı. sonra aniden küçücük bir detay hiç beklemediğiniz bir anda size sizin aslında kim olduğunu hatırlatıyor.
en büyük yalancı, kendiniz. ve insan kendine küstüğünde, yeryüzüne kendince belirlediği geliş amacı, hayalleri, idealleri, hayat damarları birer birer kendinden kopuyor. kabulleniyor sonunda çaresiz,