takside yaşanmış veya yaşanması muhtemel, ilginç anılar, hayattan kesitlerdir.
misal:
günün birinde taksi durağında bekleyen bir taksiye bindim. baktım içerde taksici yok. taksicinin gelmesini beklemeye başladım. bir süre sonra taksici insanı bir elinde çay bir elinde de yarım ekmek bindi taksiye... tamam, gelmesini beklediğim yetmiyor bir de yemeğini bitirmesini bekleyeceğim şimdi diye düşünmeye başladım. tabi daha başıma geleceklerden habersizim...
- ...' a gidicem; dedim.
- tamam; dedi.
ekmeği tuttuğu eliyle zar zor arabayı çalıştırdı ve gitmeye başladık...
aksilik trafik de sıkışık. adam çay bardağını tuttuğu eliyle direksiyonu çevirmeye çalışıyor, olmuyor diğer elini kullanıyor ama o elinde de ekmek var. böyle birkaç saniye taksici ikilem halinde, ben onu izledim şaşkın şaşkın, bir yandan yola bakıyorum şimdi kaza yapacak diye düşünüyorum, koltuğa yapıştım iyice. ansızın...
- yok abi bu böyle olmayacak, vitesi sen değiştirsene; demez mi...
araba böğürmeye başladı, ben de çaresiz vitesi attım ikiye. adamın bu arada bir gözü yolda, bir gözü ekmek ve çayda, ekmeği ısırıyor, çayından bir yudum alıyor, halinden memnun. ben kafamın içinde cevaplamaya çalıştığım bir çok soru, gözlerim yolda, sol elim viteste gitmeye devam ediyoruz. araba yine böğürmeye başlıyor...
- tak şimdi, üçe tak!
ben tedirgin, elim titreye titreye vites değiştirmeye çalışıyorum, beceremiyorum falan. böyle bir süre gittikten sonra neyseki taksici bitiridi yemeğini...
- doymadım ben yaaa; deyip, sağa sola bakınmaya başlıdı.
ileride yolda bir köfteci arabası gördü. sağa çekip durdu...
- camı açsana bi kardeş; dedi bana. açtım. üzerimden cama doğru eğildi, köfteciye seslendi:
- dayııı, bana bi yarım ekmek yap 10 dakka sonra gelicem; diye bağırdı. köfteci tamam anlamında kafasını salladı. neyse yola devam ettik...
- burdan giriyim mi kardeş? diye sordu.
- yok düz gidelim; dedim.
- sıkışıktır ama orası bak burdan giriyim; dedi.
ben de trafik sıkışıksa şimdi, uzun süre bu herifi çekemem diye kabul ettim. döndükten bir süre sonra tekrar etrafa bakınmaya başladı ve bir pencereci dükkanının önünde durdu bu sefer... camı tekrar açtırdı bana...
- hüsnüüü, hüsnüüü; diye bağırmaya başladı dükkana.
içeriden bir adam çıktı, dükkanın sahibi olsa gerek. bunlar başladı muhabbete:
- bizim camlar nooldu yaa bu akşam getircen mi? diye sordu taksici benim tarafımdaki camdan kafasını sokmuş adama.
konuşmaya başladılar. ben dinlemiyor, içimden küfür ediyorum taksiciye. gözüm taksimetrede. tabi bu arada trafiğin sıkışık olduğunu söylemesinin de yalan olduğunu anlıyorum. adamın istediği buradan geçmek, kendi işini halletmekmiş meğer. neyse bir süre sonra işi hallettikten sonra yola devam ediyoruz. adam ne bir özür diliyor, ne de bir şey söylüyor bana. gideceğim yere geliyoruz. parasını kafasına atar gibi veriyorum taksicinin. iniyorum taksiden, kapıyı çarpıp gidiyorum. uzaklaşmakta olan taksinin arkasından bakarak içimden bela okumaya devam ediyorum.
şimdi; bu olayı hatırlayınca da, yaa ne oldu o taksiciye, okuduğum belalar işe yaramış mıdır, kaza yapıp, ölmüş müdür acaba ? diye merak ediyorum aslında...