karanlığın aydınlığa hükmettiği dönemler, umut ışığının ne kadar uzak olursa olsun en fazla fark edilme ihtimalinin olduğu dönemlerdir. bir deniz fenerini düşünün; denizin üstünü örtmüş gecenin karanlığını delen parlak ışık, umudun gemilerine yolu gösteren pusuladır. geçmişte yaşanan bir çok olayda karanlık ve umut arasında ki bu ilişkinin tanığıdır. peki sadece buna tanıklık eden geçmiş mi ? tabiki hayır. tarihin tanıklık ettiği bu durumun pek çok örneğini günümüzdede görebiliriz.
yakın zamanda meydana gelen bir olay yine bu ilişkiye tanıklık ediyor. geçen hafta israil devletinin gazzeye yardım götüren mavi marmara isimli türk bandıralı geminin önderliğindeki filoya saldırıp, 9 sivilin ölümüne neden olması, dünyada büyük yankı uyandırdı. uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayıp, kendi karasuları dışında bu saldırıyı gerçekleştiren israil devleti, farkında olmadan kendi karanlığından bir mum yarattı. ve bu mumu kanlı elleriyle yaktı. tüm dünya alıştığımız kınama mesajlarıyla bir nevi karanlığa küfretti. ama asıl vurgulamamız gereken nokta bu değil. asıl nokta 2-2,5 milyon insanı bir kıyı şeridine hapseden zihniyetin artık aydınlığa kavuşturulması gerekliliği dünyanın gözü önünde tüm ortadoğuda kabadayı tavırlarını sergileyen bu zihniyete karşı herkesin küfretmesi, kınaması, lanetlemesi israilin politikalarında herhangi bir değişikliğe neden olmuyor. dünya ve özellikle ortadoğu halklarının israile tepkisiz yaklaşımları çok ironik geliyor. zamanında hateminin dediği gibi 600 milyon arap bir kova su dökerse israili su basar. fakat gelin görün ki amerikanın kontrolü altına girmiş arapların cesareti yok bir kova su dökmeye
artık sorun salt arapların değil, tüm dünyanın, tüm insanlığın sorunu. insanların konuşmak yerine yeni yaptırım yöntemleri uygulamaları gerekiyor.li gi nin de dediği gibi; çok yaprak az meyva; bu doğanın yasasıdır. çok söz ve az iş; bu da insanın hatasıdır insanların hangi ideolojiyi taşırlarsa taşısınlar, zalimliğin gücünü yok edebilmeleri için insanlıklarını yitirmemeleri gerekiyor. karanlığın baskınlığının hakim olduğu bu dönemde umut ışığının parıldaması gerekiyor. nitekim bu sefer o ışık tüm dünyanın dikkatini çekmeyi başardı.
nazım bir şiirinde sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. demişti. yanan 9 sivil, karanlığı ışığıyla delen 9 mumun alevi oldu. belki insanlık dokuz masum insanını kaybetti ama aydınlığa giden yolda umudun pusulasının gösterdiği doğru yolu fark etmeyi başardı.