türkiye'de tıpkı demokrasi, düşünce özgürlüğü, hukuk, eğitim ve sağlık sistemleri, futbol vs. gibi tam oturmamış alanlardan biri internet. devletimiz birçok konuda olduğu gibi bu konuda da vatandaşı için en doğrusunu kendisinin bildiğini iddia ediyor ve ona göre eyliyor. sanırım türk'ün internetle imtihanının bu kadar çetin geçmesinin sebebi de biraz yeni ile eskinin çatışması. devlet malzeme ofisi zihniyetiyle interneti yönetmeye kalkarsan böyle olur. rte çıkıyor, internette haberlerin altına yapılan yorumların insanı katil edebileceğini söylüyor. (yamulmuyorsam) binali yıldırım çıkıyor, bu ülkeyi google'ın yönetmediğini, türkiye'ye vergi vermediğini söylüyor, falan filan... mesele bir video yüzünden sansürlenen youtube veya onunla aynı ipleri kullandığı için bok yoluna giden google hizmetleri falan değil, mesele zihniyet meselesidir. haberlerin altına yapılan yorumlar olmasa veya yasaklansa insanlar öyle düşünmeyi bırakacak mı? ya da -yanlışsam düzeltin- ülkedeki tecavüz vakalarının artmasıyla porno sitelerin sansürlenmesinin paralellik göstermesi bir tesadüf mü? ya da türkiye'ye tabi olmak istemeyen fakat hizmet veren google'a "hem bize tabi ol hem de vergi öde, yoksa siktir git!" diye kafa tutulması, her vatandaşa devlet tarafından bir e-mail adresi verilmesi, milli bir arama motoru ve internetin millileştirilmesi...
peki bugüne kadar diğer bütün hükümetlerden daha özgürlükçü ve demokratik olduğunu savunan, zihniyet olarak tasvip etmesem de yaptığı bazı uygulamalarla bu imajını pekiştiren akp hükümeti neden internet sansürü için milyonlar harcıyor. haa, durum radyo ve televizyonlar için de çok farklı değil. youtube'un kapatılması ile televizyon ekranındaki mozaik temelde bir ve aynı şeydir.
burada sadece akp'yi eleştirmiyorum. iktidarlar genelde tebaaları için neyin doğru olduğunu bilirler(!), öyle sanarlar. ben sadece toplumu bir de kendi haline bırakın bakalım diyorum. şu ana kadar kontrol altında tutmaya çalıştınız da ne oldu? ne kafalar değişti ne de eylemler... internet olmadığı zamanlar çizgili pijamalarımızla siyah beyaz ekrandaki süleyman demirel'e sövdük. daha iki ay evveline kadar evde dal taşak otururken "yeter artık baykal, git kendine çok sövdürmeden!" dedik. vhs kasetlerle otuzbir çektik. o zamanlar da karısını döven erkekler ya da kocasını aldatan kadınlar vardı. ama yok, size göre teknoloji çıktı, mertlik bozuldu.
insanların artık sesini duyurduklarına inandıkları bir mecra var, bırakın rahatlasınlar. halbuki iktidarın da daha rahat olması lazım, çünkü eylem de sanal söylem de, bi kafayı çalıştırsalar. neyse, aklıma çok acaip konular geliyor, sıçmadan bitireyim.
tanım: sansüre değil sürate ihtiyacı olan dünya ağı.