Seni seviyorum,
adım gibi, yüreğim gibi, tarihim gibi... ismini, isimsiz duvarları yazıyorum. kimsenin bilmediği şarkılarda ağlıyorum. tarih yazıyorum al yazmalım, tarih. sen, dağdaki kartalı sevdin. sana güvercin olduğumu nasıl söylerdim? sen, büyüktün. büyük şehrin insanıydın. sana büyük, kocaman sözler etmem gerekliydi ama hiçbirini edemedim. dedim ya, seni seviyorum. seni sevmeme neden olan bir şey var, bir şey var. bilmiyorum.
Öyle ağırım ki kendime
Sen benden gittin gideli
Tenim küs olmuş tenime
Sen benden gittin gideli
Sensizliğin bilmecesindeyim daha. çözmeye çalışıyorum. sonbahar geliyor gözlerime bazen, dökülüyorum. döküldükçe rahmet oluyorum, susayan sevdalara. bazen bir türkü söylüyorum, taa derinden. aydınlanmaya çalışıyor içimdeki karanlık, ben aydınlandıkça. karanlıklardan soruyorum seni bazen. ağlıyorum, ağladıkça seni çookk seviyorum.
şimdi, içindeki bütün sevgileri yüreğine at; çünkü hepsini ama hepsini bir gün bana kusacaksın.
Öyle bıkmışım ki kendimden
Kurudum düştüm dalımdan
Sanki ruhum çıktı canımdan
Sen benden gittin gideli
Hani bir şiirim vardı, sana yazdığım. ağlamanın zindan olduğu bir ülkede, sen prenses bense prens olacaktım. karanlığı yenecektik. mahpuslar, sadece ağlamayı zindan edecekti. yarınlar olmasa da kıracaktık umut sürgününü, ayrılık zincirini. hatırlar mısın hasret kelebeği, hatırlar mısın gözleri mehtaba benzeyen zalim kadın? hatırlayamazsın. çünkü sen unutmaya sevdalısın, bense sana sevdalı. ben şimdi yorgun bir şair gibi, ben şimdi yüreğini alın teriyle kazanan bir işçi bedeni gibi yorgun, argın, kimsesiz, sensiz, şerefsiz. ve seni seviyorum, seni sevmeme neden olan bir şey var. bilmiyorum.
Bir cefam var idi bin oldu
Aktı gözüm yaşı sel oldu
Yaz baharım döndü kış oldu
Sen benden gittin gideli