küçükken başıma gelmiş hadisedir. zira, ergendik o zamanlar deyip geçiştirilmek istesem de bazen kendime de hak verdiğim olmuştur.
aramızdaki diyalogda tam olarak şöyleydi yanlış hatırlamıyorsam,
uhrevi hayatin dunyevi yolcusu: baba, neden kuşları sevmek isterken onlar bize hep zarar vermek istiyor. yani balkonumuzda yumurtladıkları halde, neden ekmek yedikleri kapıya işeme ihtiyacı duyuyorlar? baba: kızım senin bunları bilmen lazım ama, eşşek kadar oldun hala benden mi bekliyorsun bazı şeyleri, kendin de düşünüp anlayabilmen lazım. uhrevi hayatin dunyevi yolcusu: babacım eğer sayısalcı olsaydım, emin ol bu konuda bir yorum geliştirebilirdim aklımda. ama ne yaparsın ben eşit ağırlık öğrencisiyim, okur-yazarım ama asla deney ve gözlem gibi saçma sapan olgularla uğraşmam.
hele baba da bir sayısal bölüm mezunuysa, o anlık olarak çok bilmişlik taslayıp laf soktuğunuzu sanabilirsiniz.
fakat dediğim gibi, büyüdükçe pişman olmak istemeyeceğiniz şeyleri söylemek için de bin kere düşünüp bir kere laf üretmeli.