dikkatli ve düşünen izleyicinin güzel bulacağı film. bu kısımdan sonrası filmden kesitlerle karışık gideceği için izlemeyenler, izledikten sonra okusunlar derim. (bkz: spoiler gibi terimleri kullanmama isteği)
bana göre aslında verilmek istenen mesajlardan biri "dinin insanları yönetme aracı olması" değil, "güç ve yönetme hırsına sahip insanların dini buna alet etmiş olması"dır. eli ise bu alet oluşa tekrar izin vermemek adına, dinin özündeki doğruluğu korumak adına, teklif edilen onca imkâna rağmen sırf içinden gelen ses nedeniyle savaşıyor. din olmadığında insanlığın ne hale düştüğünü göstermek isteyen bir misyoner filmi olduğu su götürmez gerçek.
şu repliği ise gayet hoştu:
insanlık nükleer savaş sonrası suyu ve yiyeceği bile zorla bulur, hatta insanlar adeta yamyamlaşmıştır. böyle bir ortamda geçen diyalog:
solora: nasıl olduğunu hatırlıyor musun? yani savaştan önceki dünyanın...
eli: evet
solora: nasıldı?
eli: insanlar ihtiyaç duyduklarından çok daha fazlasına sahiptiler. neyin gerçekten değerli, neyin değersiz olduğu hakkında en ufak bir fikrimiz yoktu. insanların şu an uğruna birbirlerini öldürdükleri şeyleri, o zamanlar fırlatıp atardık.
solora: gerçekten mi?
eli: evet...
ve şu klasiği de es geçmemişlerdir:
zalim kişi tanrı'nın sözlerini kullanıp güç sahibi olacağına inandığı an, vurduğu eli hakkında şöyle der:
-söyledim size,o da sadece sizin benim gibi bir insan! gördünüz mü?
ve eli'ya döner:
-şimdi koruyucun nerede? benim için de dua et olur mu? ciddiyim...
ve sonunda korunan eli, yok olansa carnegie yani kötü adam olur.