Günlerdir ruhumu parçalayan ölüm haberinle bu sabah birgün'de karşılaşıyorum.
Evet, ölüyor çocuklar efe. Her biri ayrı ayrı mahvediyor beni. Ceylan, uğur ve niceleri...
Ama bugüne değin, hiç bir çocuk ölümü seninki kadar yakmadı içimi.
Canımın içine çok benzediğin için mi? yoksa onunla aynı yaşta olduğun için mi? kıvırcık saçların için mi? güzel gülüşün için mi? anaokuluna gittiğin için mi benim oğlum gibi?
O günden beri yüreğim ağzımda çalışıyorum. Ya öğretmen oğluma eşlik etmezse tuvalete giderken! Ya lanet bir lavabo alırsa kucağımdan oğlumu. Ya başka bir şey olursa o benim yaşamama sebep gülüşe. Ya sonra lanet bir okul müdürü çıkıp ta takdiri ilahi derse aramızdan ayrılışına.
Ah efe!
O günden beri yüreğim ağzımda oğlumu düşünüyorum.
O günden beri içim yanarak anneni düşünüyorum.
Büyütecek bir efesi kalmayan anneni.
Senin bir gülüşüne canını verecek olan anneni.
Artık sana sarılamayacak olan anneni...
O günden beri eğitim sistemini düşünüyorum efe.
2 gün aidatı geciktirince, çocukların cebine koyduğu notla aidatı isteyen okul yönetiminin çocukların temas ettiği yerleri kontrol etmediği gerçeğini.
Sana eşlik etmesi gereken öğretmenin o sırada ne yaptığını düşünüyorum o günden beri...
Senin ihmalle elinden alınan yaşama hakkını düşünüyorum.
Rahat uyu sevgili efe...
O güzel gülüşün de bize eşlik etsin bu tarafta...