kuran ı kerim aldatmacası

entry88 galeri
    78.
  1. HAZIR MISINIZ GERÇEKLE YÜZLEŞMEYE?


    30.05.2010 01:50

    "Resmi Tarih"ve "Resmi ideoloji"; Tv'ye çıkan, gazetelere konuşan herkesin ağzında bu iki kavram var. Moda oldu! Herkes "tarihi yıkayıp" yeniden yazmaya, önyargıları kırmaya pek heveskar. Madem öyle, ben de istanbul fethinin 557'inci yılında, toplumda hakim olan bir anlayışı/görüşü sorgulayayım! Hazır mısınız gerçekle yüzleşmeye...

    Adı: Hz. Halid Bin Zeyd Ebu Eyyup El Ensari.
    Sahabi'ydi.
    Hz. Muhammed'i Medine’deki evinde 7 ay misafir etti.
    Bedir, Uhud ve Hendek Savaşı'nın kahramanlarındandı.
    Hz. Ali'nin hilafeti döneminde onunla birlikte Haricilere karşı savaştı.
    Hz. Ali döneminde Medine kaymakamlığı yaptı.
    Hz. Ebu Eyyup (Aba Ayyup)'un hayatına dair bundan sonraki bölümler tamamen rivayettir. Yani söylentiden ibarettir.
    Bunlardan biri de istanbul Eyüp Sultan'daki mezarıdır.
    Eyüp Sultan'daki sandukada aslında ne var?..

    80 YAŞINDAKi SAVAŞÇI

    Yer: istanbul.
    Yıl 667'te olabilir, 668'te, veya 669; ya da 674'tür.
    Çünkü; Emevi halife Muaviye döneminde islam Ordusu'nun istanbul'u ilk ne zaman kuşattığı tam olarak bilinmemektedir.
    Orduya kimin komuta ettiği de belli değildir. Kimine göre komutan; islam dünyasında zulmün ve kötülüğün sembolü olarak bilinen, Hz. Hüseyin'in katili Yezid'tir; kimine göre ise Sufyan ibn-i Avf'tir.
    Rivayetlere göre, Sahabi Hz. Eyyup de istanbul'u kuşatan bu sefere katıldı.
    Hemen diyeceksiniz ki, "Hz. Eyyup bu sefere katılmak için yaşlı değil mi?"
    Evet ama tarih böyle yazıyor!
    Oysa siz haklısınız; Hz. Muhammed 622 yılında Medine'ye hicret etti. O'nu evinde misafir eden Hz. Eyyup, o tarihte kaç yaşındaydı?
    Bilinmiyor.
    Ama Peygamber'i misafir edecek olgunlukta olduğunu tahmin edebiliriz.
    O halde hesapladığımızda; islam Ordusu istanbul'a dayandığında Hz. Eyyup'un yaşının 80-90 yaş aralığında olduğunu düşünebiliriz.
    Bu kadar yaşlı biri, ulaşımın deve sırtında ilkel şekilde yapıldığı bir dönemde böylesine uzun bir sefere çıkar mı?
    Bakınız bugünün 80-90 yaşlarından bahsetmiyoruz; 1300 yıl önceden bahsediyoruz. Ki o yıllarda normal karşılanan ölüm aralığı 40-50'dir.
    Neyse, tarihin doğru yazdığını şimdilik kabul edip, konumuza devam edelim.
    Bu arada:
    Hz. Ali ile birlikte Haricilere karşı savaşan Hz. Eyyup, nasıl oluyor da düşmanı Muaviye’nin ordusuyla sefere katılıyor; tuhaf değil mi?
    Tamam tamam devam ediyoruz...

    AVRUPA'YA NASIL GEÇTiLER

    istanbul/Eyüp Belediyesi'nin (ki referans olarak Prof. Dr. ismail Lütfi Çakın ve Prof. Dr. Hüseyin Algül'ü vermişler) resmi internet sitesine göre, uzun bir yolculuk yapan Hz. Eyyûb yaşının çok ilerlemesinden dolayı istanbul'a yaklaştıkları bir sırada hastalanıyor; komutanı Yezid'e, öldüğü takdirde cenazesinin hemen gömülmeyerek ordunun varacağı en ileri noktaya kadar götürülmesini ve o yerde gömülmesini vasiyet ediyor.
    Tahmin ettiğiniz gibi, Hz. Eyyup'un defnedildiği yer, bugün Eyüp Camii'ndeki türbe. Evet, genel görüş bu.
    O arada, Arap kültüründeki ölü-mezar geleneğine hiç girmeyelim.
    Ancak:
    Avrupa'nın önemli Osmanlı tarihçilerinden Paul Witter, Hz. Eyyup'un Eyüp Camii'nde değil Ayvansaray'daki kalenin dibinde şehit olduğunu, oraya gömüldüğünü ve hatta bu nedenle "Ayvansaray" adının, Eyyup El Ensari'den geldiğini iddia etti.
    Bu arada gözünüzden kaçmasın, tarihçi Witter Hz. Eyyup’un hastalıktan değil savaşarak şehit olduğunu söylüyor.
    Peki mezarı neredeydi; Eyüp Sultan da mı Ayvansaray da mı?
    Prof. Dr. Halil inalcık, 1455 yılına ait istanbul bina ve nüfus tahrirlerini inceledi ve "Ayvansaray" adının Rumca olduğunu ortaya çıkardı. Ayvansaray'ın Hz. Eyyup ile ilgisi yoktu. Oh!
    Peki Hz. Eyyup'un mezarı Eyüp Sultan'da mıydı?
    Eğer öyle ise, demek islam Ordusu Eyüp Sultan'a kadar ilerlemişti.
    Yani.
    Yanisi şu: islam Ordusu'nun Avrupa'ya geçtiği (istanbul'u bilmeyenler için yazalım, Eyüp semti Avrupa'dadır) ortaya çıkıyor!
    Oysa, bilinen istanbul'a gelen islam Ordusu kara ordusuydu ve Kadıköy'e kadar gelmiş ve denizi geçemeden geri dönüp gitmişti.
    Zaten o dönemde Bizanslılar, başkentin savunmasını güçlendirerek Persleri geri püskürtmüşlerdi. Yani istanbul'u almak hayli zordu.
    Bırakın istanbul'u, islam Ordusu (bugünkü Kadıköy'deki) surlarla çevreli Kalkedon'u bile alamamıştı.
    Yine soracaksınız:
    "O halde Hz. Eyyup'un mezarı nasıl Avrupa topraklarında olur?"
    Bilinen dönemin Bizans tarihçileri Hz. Eyyup'un istanbul'u kuşatan orduda bulunduğundan hiç bahsetmiyorlar.
    Hz. Eyyup'un orduda bulunduğundan ilk bahseden islami kaynak, ibn Sad'ın "Tabakat" adlı eseriydi. Sonra yazılanlar hep bu kitabı kaynakça göstermişti. işin garip yanı ise, bu kitap islam Ordusu'nun istanbul'a sefere çıkmasından iki yüz yıl sonra yazılmıştı!
    Tamam, tamam lafı dolandırmayacağım; dönelim tekrar Hz. Eyyup'un mezarı meselesine...

    HAMMER VE BABiNGER DALGA GEÇiYOR

    Bu arada:
    Hz. Eyyup'un, Bizans imparatoru (tarih tam bilinmediği için ya II.Konstans ya da IV. Konstantis olmalı), izin alarak istanbul'a tek başına girdiği; Ayasofya’da namaz kıldıktan sonra taşlanarak öldürüldüğü; ve bugünkü mezarına gömüldüğü gibi akılla, tarihle, bilimle uzaktan yakından ilgisi olmayan uydurulmuş hikayeleri de vardır!
    Uzatmayalım; işin aslı şudur:
    Büyük devrimci Fatih Sultan Mehmed'in istanbul'u fethetmesiyle, Hz. Eyyup'un mezarı arasında derin bir bağ vardır.
    Osmanlı tarihini en iyi bilen tarihçilerden olup, mezar taşında "Yusuf Bin Hammer" yazan Avusturyalı tarihçi Joseph von Hammer (1774-1856), Hz. Eyyup'un mezarının istanbul'un fethi sırasında mucizevi olarak bulunmasının, psikolojik ihtiyaçtan kaynaklandığını "Osmanlı Devleti Tarihi" eserinin I. cildinde yazdı.
    Türk tarihi ve dili üzerinde yetkin eserler vermiş olan Alman tarihçi Franz Babinger (1891-1867) de, "Fatih Sultan Mehmet ve Zamanı" adlı eserinde Hz. Eyyup'un mezarının istanbul fethi sırasında bulunmasından, "dini hisleri kamçılayan bu aldatmaca hiçbir çağdaş kaynakta yer almaz" diye bahsetti. Babinger'e göre Fatih, islam dünyasına gönderdiği fetihnamelerin hiçbirinde Hz. Eyyup hakkında bir tek söz sarfetmemişti.

    HALiL iNALCIK NE DiYOR

    Bu konuda son sözü bizden birine, Prof. Dr. Halil inalcık'a bırakalım. Neymiş bu "psikolojik ihtiyaç" meselesi anlayalım:
    "istanbul'un fethi sırasında 4 düşman gemisi Haliç'e gelerek yardım getirdi. istanbul'da halk, surlara çıkarak Türklere karşı gösteriler yaptı. Bizim asker arasında ümitsizlik doğdu, hatta bir kaynağımıza göre (Sadrazam Çandarlı Halil Paşa'nın da kışkırtmasıyla) bazı askeri gruplar, 'bu işin sonu yok' diye kuşatmayı bırakıp gitmeye başladılar. Çok nazik bir durum vardı. O zaman Akşemseddin, Fatih'in şeyhidir. Hacı Bayram tarikatındandır. Eyüp El Ensari'nin mezarını bulmak için kolları sıvadı.
    (...)Moralin düştüğü bir anda, Peygamber'in sahabesi'nden olan Eyüp'ün mezarını bularak askere moral vermek amacıyla padişahtan müsaade istiyor. Bugünkü Eyüp mevkiinde kazı yapıyorlar, orada eskiden manastırlar vardı, toprak altında yazılı mermer parçalar buluyorlar. 'işte mezar burası' diye orduya ilan ediyorlar. Askere savaş için yeni bir şevk ve heyecan geliyor." (Tarihçilerin Kutbu s. 431)
    750 yıl sonra, 1453'te Hz. Eyyup'un mezarı Bizans azizlerinin mezarlarının bulunduğu "Kozmodion" adı verilen bölgede, Akşemseddin'in istiareye yatmasıyla mucizevi şekilde böyle bulunuverdi işte. Ve Yeniçeriler bu moralle istanbul'u fethettiler. Bizim tarihimizde psikolojik savaşı en iyi kullananlardan birinin Akşemseddin olduğunu söyleyebilir miyiz? .
    Fatih, fetihten sonra Hz. Eyyup'un mezarının bulunduğu yere cami, türbe yaptırdı. Müslümanlar 557 yıldır Eyüp Sultan'ı ziyaret ediyor.
    Sonuçta görülüyor ki, sorunun sorulmadığı yerde kutsal olaylar yaratma ve onu resmileştirme çok kolay gerçekleştiriliyor.
    Ne diyor Sadi: "Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi; bilmez ki sorsun, bilse sorardı."

    Soner Yalçın
    Odatv.com
    0 ...