Bir kaç senedir içimde yaşattığım, içimde büyüttüğüm, doğalı seneler olduğu halde adını koyamadığım platonik aşkım.
Öyle hangi ünlü o dönem göz önündeyse ona aşık olan ergenlerden değilim pek. Böyle bir şey ilk kez geldi başıma ve neredeyse iki senedir de kalbimi kurtarabilmiş değilim. "Aslı"nda çok da istekli değilim; tırnak içinde "kurtulmaya"...
Benim üzerimde garip bir etki bırakıyor o. Ne zaman hayattan bezsem, ne zaman herşeyden bıksam, ne zaman işler birikip üstüme üstüme gelmeye başlasa, ne zaman kendime küfretmeye başlasam o zaman bir yerde çıkıyor karşıma. Ve o bir anlık tesadüf benim günümü hatta haftamı, ayımı kurtarıyor. Yeniden dört elle sarılıyorum hayata. Öyle gülümsüyor güzel gözleriyle ve seni girdiğin karanlıktan çekip alıyor. öyle ki aslı değil sadece kağıt üzerindeki bir sureti bile bazen o yaşama sevincini veriyor bana... cemal süreya'nın dizelerini mırıldanıyorum belli belirsiz biraz da alakasızca "alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; bunun verdiği mutluluk da az değil ki... çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki..." evet, çıkıp gitmeliyim bu kentten, sensiz olan her kentten çıkıp gitmeliyim diyorum ve tekrar dönüyorum işimin başına, bir gün sen hangi kentte olursan ol o kente çıkıp gelebileyim diye...
ha illa ki tanım mı gerekiyor sözlük konseptine uyması için? yapayım o halde yapabildiğim kadar. gerek katıldığı programlardaki duruşundan, konuşmasından gerek verdiği röportajlardan aklının ne kadar başında olduğunu görebileceğiniz, sureti genç ve güzel aslı olgun ve son derece yetenekli oyuncu.