aslında bunun kökeni ışık yetersiliğinden ziyade eski anadolu geleneklerinde yatar. bilindiği gibi türkler anadolu ya gelmeden önce de anadolu da büyük medeniyetler ve onların gelişmiş kültürleri vardı. bu inanışın kökeninin, anadolu da çok tanrılı dinler zamanında büyü yapmayla alakası olduğu iddia edilir.eskiden insanlar üzerinde büyü yapılırken o kişinin vücudundan ayrılmış bir parçası istenirmiş. özellikle de kara büyü yapılacağı zaman, * kişiye ait saç veya tırnak parçası çok değerli imiş. insanlar da kendilerine karşı kara büyü yapılmasında kullanılmasından korktuklarından tırnaklarını gündüz kesip bir beze sarıp toprağa gömerlermiş ki kimse bulmasın. gece malum; ışıklandırma da şimdiki gibi değil. kesilen parçalarını kaybetme ihtimali daha yüksek . saçların da aynı nedenle gece taranması pek makbul değilmiş.
bazı büyüklerimiz de gece tırnak kesmek günahtır demektedir. ama bunun bilinç altında islamiyetten çok; çok tanrılı dinlerdeki büyü korkusu yatmaktadır. türkler anadolu ya yerleşince yerel halkın kültürü ile de kaynaşmasından dolayı bazı yerel kültür öğeleri din adı altında kültürümüze yerleşmiştir. buna, köylerde kapı eşiğinde oturmanın günah veya evin bereketini kaçıracağı inancı da örnek olarak verilebilir.