edebiyatın, yerel, evrensel akımlarına girip çıkmışlığı vardır; bu dünyadan giderken, yol macerası ve farkındalığı miras kalmıştır; herkes kendi meşrebine göre, ne anladıysa, onu öyle sanmıştır ki o hem odur hem öteki.
anadolu'da, yerel, muhafazakar, islamcı, doğucu damarın önemli kalemi olmuştur hep; dar özgürlükçülükle, yanlış anti-emperyalizmin açmazında, statükocu yanlış aydınlanmacıların açtığı geniş meşru alanda ustalıkla dans etmiştir.
dizelerindeki derinlik, dünyanın kötülüklerine bilmeden bulaşmışlığına inancımızı bilemiş durmuştur; o, yolculuğunun her aşamasında zorunlu hareketleri yapmış, artistik adımlarıyla hayat puanlarını dengelemiştir.
zorunlu olarak kemalizmin karşısına geçmiş, tepeden aydınlanmacılığın bir biçimine karşı dururken öbür biçiminin neredeyse sözcüsü olmuştur; islama teslimiyetin günahıyla, sevabıyla bir bütün olduğunu usul usul söylemiştir, anlayanlara... şeytansız meleğin, günahsız sevabın, yalansız doğrunun, dünyasız yerelin, hüzünsüz mutluluğun hem tatsız hem imkansız olduğunu dememiş, demeye getirmiştir.
katmanlı yazmıştır, yoruma açıklığı bu yüzdendir.
nazım ile fazıl hikayesinin bir de bu açıdan yorumu yapılmalıdır.