brokoli ile karnıbahar. Aslında ikisi de aynı mahallenin çocuklarıydılar ; ama brokoli hep avuçlarını sıkarak bir gün bu bataklıktan kurtulucam derdi. karnıbahar ise arkadaşının bu hırsını anlamaz ona soğan ekmek ile de insanın mutlu olabileceğini söylerdi ama brokoli öyle miydi o envai çeşit renkli renkli garnitürlerin olduğu karaca porselen tabaklarında kendini düşlerdi hep. sonra onları bir pazarcıya sattı çiftçi babaları. öz be öz babalarının onları nasıl böyle hunharca sattığına inanamıyorlardı. erken büyümüşlerdi. neyse ki ayrılmamıslardı. yanyana duruyorlardı işte tezgahta. ama brokoli huzursuz brokoli chronic dissatisfaction. içi içine sığmaz. bu tezgahlar dar ona. o gün geldi sonra , brokoli sheraton hotel in pazarcıbaşısının kolları arasındaydı. acil brokoli lazımdı. pazarcıbaşı da kaderin ağları bu ya kendini mmmmmm migros dururken o semt pazarına atmıştı. kokladı pazarcıbaşı brokoliyi. tazeydi, canlıydı , parlaktı, ışığı vardı. bu belliydi. aldı onu ve karnıbahar ağlamaklı veda etti brokoliye. işte dostlar o günden beri brokoli sheraton senin swiss otel benim elden ele dolandı. diyet listelerinde zirveyi zorladı. kokoş hatunları zayıflattı. doktorlar tarafından övüle övüle bitirilemedi.
karnıbahar mı? ağzıma sürmem bee! ne hali varsa görsün.