hayatın garipliğinin tezahürü, chp'nin yeni başkanıdır. kalabalıkların "başbakan kemal" seslerini duyarken yaşanan süreci gözden geçirelim.
kemal kılıçdaroğlu'nun siyasi süreci;
2002 seçimleriyle chp'den milletvekili adayı olan, iddiasız bir görüntü. yaşadığı ilerleme (veya yaşatılan ilerletme) 2007 seçimlerinden sonra başlıyor. sırasıyla dengir mehmer, şaban dişli isimlerini istifaya sürüklüyor, ellerinde belgelerle. kendisine oy verenler tarafından bile aşağılanarak bahsedilen mehlih gökçek'e de saıyor ve onu da gerektiği gibi yıpratıyor. "yeni bir yüz olmak" işte burada devreye giriyor. fazla göz önünde olmamanın hayattaki avantajı ona istanbul belediye başkan adaylığı yolunu açıyor. istanbul'da seçim çalışmalarında sürekli yanında birileri(çoğunlukla gürsel tekin) ite-kalka çalışmalar yapıyor. bunun sonucunda büyük bir başarı elde ediyor. deniz baykal'ın bu süreçte düşüneleri ise tahminimce "eğer saçilirse belediyeyi almış oluruz, seçilemezse bak bu iş her babayiğidin harcı değil liderliğme halel getirmez" şeklindeydi.
işte tam bu noktada yani 29 mart seçimlerinden sonra "parti kurultayları" konusunda uzman olan doğan medya ve türevleri devreye giriyor. hürriyet'in attığı "gandi'nin yükselişi" manşeti çok şeyin habercisi olmuştur. medyanın başbakan seçme olayını yıldıray oğur http://www.taraf.com.tr/y...ilicdaroglu-kemal-bey.htm yazısında çok iyi özetlemiştir.
bu noktada kemal kılıçdaroğlu'nun en büyük handikapı sırtını durmadan sıvazlayan, salya sümük destekleyen bu medya grubu olacaktır. 29 mart sonrası çıktığı programlarda deniz baykal artık değişmeli tepkilerine kaçamak yanıtlar vererek sırtını sıvazlayanların onu bir gün daha yüksek bir koltuğa oturtacağını kendisi de sezdiğini göstermiştir.
kemal kılıçdaroğlu'nun kişisel serüveni;
hayatta bazı insanlar vardır, memur olarak doğarlar.(aşağılamak için demiyorum, ailemde de vardır memur olanlar) yazılı kuralları uygulamak konusunda müthiş başarılı olan bu insanlar, yaratıcılık konusunda bir o kadar başarısızdırlar. devlet dairelerinde bürokratik işlemlerde insanların yaşadığı sıkıntıların sebebidir bu insanlar. kemal kılıçdaroğlu'nun 2002'de yaptığı meclis yeminininde takındığı iddiasız tavrın özünde bu vardır. deniz baykal'ın adayları açıkladığı 29 mart öncesinde "kemal bey çok garantici ismi okunmadan hareket etmiyor" sözleri de aslında başka bir kemal kılıçdaroğlu tanımıdır. o kadar garanticidir ki başkanlığa talipse başkan ölmeden veya başkanın bir kasetle siyasi serüveni öldürülmeden(hatta varan 1 denilerek geri dönüş süreci de engellenmiştir) adaylığını açıklamayacaktır. ilk başta başkancı tavrıyla komplonun içinde yokum demeye getirse de hukuk jargonunda avukat değişimi işlemiyle yeni avukat olarak atanmaya gönüllüdür içten içten içe. kendisine önerim mesut yılmaz ve tansu çiller'in neler yaşadığını incelemesi ve ders çıkarmasıdır.
az önce izlediğim genel başkan kemal kılıçdaroğlu;
8 yıllık serüveniyle ak parti'nin en büyük avantajı ana muhalefet ve yavru muhalefet partileri olmuştur. kıvrak zekalı olmayan veya danışmanları yeterli olmayan devlet ve deniz, ak parti'ye saldırayım derken hep gollük paslar atmışlardır. son hitler bıyığı tartışmalarında recep tayyip erdoğan'ın gündemi yine belirlediği ve karşı tarafı alt etmesi alt etmesi deniz baykal'ın son olayı olmuştur. şimdi kendisine "kemal bey" dedirtmek için başbakana "recep bey" şeklinde hitap eden kılıçdaoğlu normal olarak gerçeklerin sokağına uğramadan kalabalıkların duygularına hitap etmektedir. henüz yeni olduğundan hatiplik ve liderlik mevzularına girmek istemiyorum. alışacaktır ama bundan sonra polemiğe girme konusunda düşünerek hareket etmelidir. eğer burada tasfiye edilmesine bir şekilde sebep olduğu eski başkanlarının yaptığı gibi tartışmalarla geçirirse chp'nin oyunu artıramayacaktır. çünkü kemal kılıçdaroğlu aslna onunla mücadele edebilecek bir lider değildir.
bu ülkede darbe şartlarının oluşması diğer şartların olduğu kadar muhalefet liderlerinin tavrına da bağlıdır. 80 veya 28 şubat'ta meclis görüntülerini izlemek bu konuda fikir verici olabilir. deniz baykal ve devlet bahçeli'nin üslupları sert olsa da kendi tabanlarını sokağa dökecek enerjileri yoktur. fakat şimdi durum böyle değildir. yeni olmak ve öncesinde ortada fazla olmamak çok başka bişeydir. belki de cem yılmaz'ı çok sevmemin sebebi budur. her hafta beyaz gibi televizyonda program yapsa, gaflarını izlesem şu anda beyaz'a duyduğum öfkeyi cem yılmaz'a duyabilirdir. konuya geri dönecek olursak kemal kılıçdaroğlu'nun şu anda tabanı hareketlendirecek enerjisi vardır. liderlik vasıfları olmasa da iyi bir hatip olmasa da bunu yapabilir. oldukça kırılgan ve değişken bir toplumsal yapımız olduğundan alacağı veya alabileceği oy oranını kestirmek güçtür. misal davos olayından sonra yapılan bir ankette ak parti'nin oy oranı yüzde 55'lere çıkmıştır. gerçek olan şudur türkiye'de siyaset yeniden şekillendiriliyor. askeri ve hukuksal yollardan istenilen sonuçlar elde edilememiş olması son çare olarak cumhuriyet halk partisi nezdinde halka ihtiyaç duyulmuştur. son yapılan anayasa değişikliği sonrası gündemin tamamen 12 eylül'de yapılacak olan referandum olması beklenirken yeni bir yüz olan kemal kılıçdaroğlu seçimlere kadar gündemi belirleyecektir. seçimlerden sonra kim öle kim kala.
ayrıca yaptığı konuşmada çiftçi,emek, iş gibi kavramların bolluğu ve seçim barajının düşürülmesi dikkatlerden kaçmamıştır. önümüzdeki seçimlerde bütün sol hareketleri toplamayı düşünüyor olabilir. ancak kürt meselesini sadece ekonomik sebeplere dayandırarak kürtlerden oy alamayacağını da göstermiştir.