Gecenin sessizliğini yarıp geçerken sokak köpeklerinin çığlıkları
Bir deniz feneri karanlığın gözünü kör ederken
Hırsızların ayak ritmine uygun çalarken polis sirenleri,
Ölüm döşeğinde bir ihtiyarın ağzından çıkan ruh kalıntıları
Feryad figan çıkarken bulutlara
...Tekerkerinden buhar fışkıran bir lokomotifin ölüme davetkar ıslığıyla
Ayın kraterlerinden sıçrıyor saçları iki yana örülü bir şeytan
Karahindibanın dikensi tüylerine yüklediğim onca ayrılık
Uçuşup giderken boşlukta hüzünlü hüzünlü
Tenimde değdiğin yerlere panayırlar açıyor bütün kanserli hücrelerim
Ah, sevgilim!
Sana koşarken atmosferden ayrıldıkça parçasını bırakan roketler gibi
Hüzün getirecek ne varsa bırakıyorum her adımımda
Ah, sevgilim!
Yüzün en güzel samanyolu, senin etrafında dönüyor dünyam
Ekvatorum, meridyenlerim, paralellerim hepsi yüzündeki çizgilerde
Güneş gözlerinden doğuyor bana, senin yüzünde batıyor sabah ayazında
Bahar yaklaştıkça adın filizleniyor içimde
Kuşlar seni ötüyor, ellerim seni terliyor yaz sıcağında
Ah, sevgilim!
Bir sevap yaz, bir günah dile hadi gir koynuma
En sevdiğim masalları fısılda annem gibi.
Ah, sevgilim!
ilkbahar ve Yaz arasına sıkışmış bir mevsim olmalı adın
ilkbahar kadar heyecanlı, Yaz kadar kurak...