20.yy. başlarında çok sayıda savunucuya sahip olan bu kurama göre; başta kalıtsal hastalıklara sahip insanlar olmak üzere, bedensel ve zihinsel özürlülerin, diğer ırklara mensup insanların toplum içerisinden ayıklanarak kalan sağlıklı bireylerin çoğaltımı yoluyla bir insan ırkının ıslahı sağlanabilmelidir.
1930'ların almanyası'nda ırkçı bilim adamları; açıktan-açığa akıl hastalarının, zencilerin, çingenelerin ve kalıtsal özürlülerin kısırlaştırılmasını savunmaya ve bu görüşlerini, konu hakkındaki hassasiyetini bildikleri adolf hitler'e empoze etmeye başladılar. bunların başında, hitler'in bir numaralı akıl hocalarından adolf jost geliyordu.
ve nihayet,
1933 yılında çıkarılan bir yasa ile çoğunluğunu akıl hastaları, çingeneler, zenci çocukları ve kalıtsal özürlüler olmak üzere yaklaşık 380 bin kişi, x ışınları, elektrik akımı, enjeksiyon yöntemleri kullanılarak kısırlaştırıldı.
nazi almanyası, bir taraftan bu insanlık dışı uygulamaları devlet politikası haline getirirken diğer taraftan da arı alman ırkının temsilcileri olarak betimlenen; sarışın, mavi gözlü, standartlaştırılmış kafatası ölçülerine sahip, sağlıklı insanları birbirleri ile ilişki kurup çocuk yapmaya teşvik ediyordu.
1935 yılında bir adım daha ileri gidilerek insan çiftliklerinin kurulmasına başlandı. güya, bu çiftliklerde yetiştirilecek üstün alman ırkına mensup nesiller; kurulması hedeflenen alman imparatorluğu'nun askerlerini oluşturacaklardı.
ikinci dünya savaşı ardından, bu çiftliklerde dünyaya gelmiş binlerce anasız-babasız çocuk sefalet ve ruhsal bunalımlar içerisinde yaşam sürdürmek zorunda bırakıldı.
konuyla ilgili olarak, 'louis charles royer' tarafından kaleme alınan ve türkçe'ye delta yayınları tarafından çevrilen 'insan harası' adlı kitap okunası niteliktedir.