tek istediği biraz huzurdu

entry24 galeri
    5.
  1. ertesi gün uyandığında şiddetli bir mide bulantısı almış, gidiyor... güneşin pencereye vuruş açısı ise vaktin öğlen olduğunu işaret ediyordu yataktan çıkamamışlara.

    bıraksalar, bütün gün öyle uzanabilecekti bu kırgın güzellik ve alabildiğine enerji dolu bir miskinlik kendini sezdiriyordu mırıldanışlarında. ama acıkmakta olan karnına çok da fazla karşı koyamayacaktı sanki. kaldı ki garip sesler çıkarmaya başlamıştı bile boş midesi. tıpkı akşamları oturup da mutfağın camından seyrettiği eski model, yıpranmış bir araba gibi. hakikaten ne farkı vardı ki? çok yolcusu olmuştu hayatının, çok yol gitmişti ama hep aynı sokaklardan geçip duruyordu nihayetinde kendisiyle başbaşa kaldığında. kendisinden utanıp utanmadığını düşünmeye başladığında yanındaki genç adamın göğüsü üzerinde dolaşıyordu eli fütursuzca...

    doğru ya! insan isteklerini seçemediği gibi sonsuza dek bastıramıyordu da onları. zaten böylesi bir çaba hayat için fazla gereksiz ve nihayetinde zaman kaybıydı. bazen isteklerinin sonucunda nereye varabileceğini kestirebiliyordu insan, bazen isteklerinin onu nereye sürükleyeceğini net bir şekilde görebiliyordu dahi. ama dün gece tanıştığı bu adamla şu anda aynı yatakta ve yanyana yatıyor olmaları daha çok o an hissettiği gibi yaşamayı tercih etmesiyle alakalıydı. istekleri karşısında aciz kalan tüm insanlar da ancak bu kadarını becerebiliyordu. ne isteyeceğine karar veremiyor ama istediğini yapıp yapmama tercihini de sonuna kadar kullanabiliyordu bu gibi durumlarda. peki ama karnı bu kadar acıkmışken tüm bu düşüncelerinin ne anlamı vardı? bu gibi durumlarda normal insanlar gibi kalkıp da mutfakta omlet yapmak varken düşüncelere dalmanın bir açıklaması olmasa gerek.

    ama omlet yerine biraz peynir ve bir lokma ekmek de işini görürdü. işte omlet yapmayı düşünmesinin temelindeki şey de insanın kendi kendisini özel hissetmesi için tüm insanlara verilmiş isteklerdi. yataktan kalkarken, yatağın yanıbaşındaki sabahlığa elini uzatsa da silahını çekmekten vazgeçen ağırbaşlı bir western filmi kowboyu gibi vazgeçiyordu bunu yapmaktan. yüzündeki yarım gülümsemeyi biraz daha yaymayı da ihmal etmeden. alabildiğine çıplak olmasına rağmen tavşanlı terliklerini ayağına geçirmeyi ihmal etmemişti. mutfağın kapısına geldiğinde aniden durdu ve komidinin üzerinde bıraktığı sigara paketini almak üzere yatak odasına geri dönmeliydi anlaşılan. attığı her adımda sihirli bir harmonikanın sesine benzettiği tahta gıcırtıları ile kendi şarkısını besteliyordu o sabah.

    gıcırtılar, misafirinin uykusunu sabote etmişti anlaşılan ve odaya girdiğinde kendisine bakan bir çift gözü görünce bir açıklama yapma gereği duymamış, çok da acıkmadığını farketmiş bir şekilde süzülüyordu yatağa... yemek istemiyordu, çamaşırhanede unuttuğu çamaşırları biran için ateşe dahi verebilirdi; o kadar değersizlerdi o an için ve biliyordu... tek istediği biraz huzurdu. ihtiyacı olan şey tam olarak buydu ve bunun için geçici olmadığından da emin olması gerekiyordu huzurun. gene de biliyordu isteklerin bir süreliğine kontrol altında tutulabilir olsalar dahi hükmedilebilir şeyler olmadıklarını.
    7 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük