ertuğrul sağlam

entry886 galeri video2
    423.
  1. Hikayesi belki yüzyıllarca anlatılacak kadar güzel bir futbol efsanesidir. Masal olsa, birisi yazsa klişe bir hikaye olduğunu düşündürebilecek bir kariyeri vardır ki, internette hiç görmediğim için bizzat kendim buraya yazacağım:

    Ertuğrul'u ilk duymaya başladığımızda Samsunspor'un golcü forveti idi. Milli takıma alınan her Anadolu takımı forveti gibi neler yapacağı soru işareti olan bir adamdı. Kendisinin ilk göze gelir başarısı, daha milli takımımızın şerefli galibiyetler psikolojilerinden yeni çıktığı bir dönemde Çek Cumhuriyeti'ni 2-1 yendiği maçta attığı iki gol olmuştur. Özellikle bu maçtan sonra, kendisini dört büyükler transfer listesine almış, transferi epey konuşulmuştur. iyi hatırlıyorum, spor haberlerinin birinde şu cümle geçtiğinde çok ama çok sevinmiştim:
    "Ertuğrul artık Beşiktaşlı. Üstelik yüzde 99 değil, %100."

    Ertuğrul'un ilk sezonunda 28, Beşiktaş'ta geçirdiği 5-6 sezonda ise 167 maçta 103 golünün olduğunu belirtmek gerekiyor. Ki bu maçların hatrı sayılır bir kısmını libero olarak oynadığını, bazen orta sahada da sahaya sürüldüğünü hatırlatmamız lazım.

    Yani bu o kadar müthiş bir adamdır ki, hangi mevkiye koysanız çok iyi top oynar, ayrıca tekniktir ve iyi şut atar. Ama elbette ki, futbolumuzdan ne zaman atacağımızı kara kara düşündüğüm yönetici bozuntuları, Ertuğrul'u da rahat bırakmazlar. Normalde bu istatistiklerde, bu karakterde ve takım kaptanlığını da yapıyor olan bir futbolcuyu Avrupa'da baş tacı ederler, oynayabileceği kadarıyla faydalanıp emekli ederler değil mi? Ama yok, Ertuğrul'u, ne olacağı belirsiz bir stoperle takas ederek Samsunspor'a geri yollarlar.

    Ertuğrul'un bu gelişmeden sonra hüngür hüngür ağladığı, gözyaşlarıyla Samsun'a gittiği söylenir. O zamanki yönetici kadrosundakileri çok irdelemedim, ama teknik direktörün Cristoph Daum olduğunu sanırım bir yere yazmalıyız.

    Gel zaman git zaman, Ertuğrul Sağlam Kayserispor'a teknik direktör olduğu zamanlarda ismini tekrar duyurur. Takımı çok iyi futbol oynamakta, kök söktürmektedir. Avrupa dergilerinde umut vaad eden teknik direktörler arasında kendisine yer bulur. Bu gibi başarılarından sonra adı, teknik direktör istikrarını 2003 yılından sonra kaybeden Beşiktaş ile anılmaya başlar. Ve sonunda teknik direktör oluverir.

    Ertuğrul Sağlam'ın zaten Türk teknik direktör olarak işi zordur çünkü geldiği haftadan itibaren kuyusu kazılmaya başlamıştır bile. Ama bu adam diğerlerinden farklı olarak, skor başarısızlığı yüzünden asla taraftardan laf yemez. Çünkü aranan her zaman tabelada yazan değil, iyi futbol oynayan istikrarlı bir takım ve karakter sahibi bir teknik direktör pekala olabilmektedir.
    Ertuğrul'un kaderi, takımının 8-0 yenildiği Liverpool maçından sonra tersine döner sanki. Böyle bir fırsatı kimse kaçırmayacaktır ve kötü gidiyor gözüktüğü lig maratonuyla birlikte kazan da kaynamaya başlar. Ama o, kimsenin yapmadığı bir şey yapacaktır ve tüpçü başkanı daha ona dil uzatmaya yeltendiği anda adam gibi istifayı basar gider.

    Bıraktığı takım lig şampiyonluğunu sezon sonu aldığında bu başarıyı kimse Ertuğrul'a mal etmeyecektir. Ama o, istikrarını sürdürür ve ligden düşecek Bursaspor ile 2008-2009 sezonu ikinci yarısında Beşiktaş'tan sonra en çok puanı toplayıverir.

    ve 2009-2010 sezonunda Bursaspor daha ilk haftalarda ön plana çıktığında asla büyük konuşmaz. Yine de şampiyonluktan bahsettiğinde hakarete varan karşılıklar alacaktır. Şimdi lig sonuna bakalım isterseniz:

    - Ertuğrul, 4 büyük olarak nitelendirilen takımlar dışındaki ilk şampiyonluğu kazanır. Bu başarı o kadar büyüktür ki, Şampiyonlar Ligi'ni kazanan Türk takımını görmenin Bursaspor'un şampiyon olduğunu görmekten zor olduğunu düşündüğünü itiraf eden Rıdvan Dilmen'in fikrine katılmamak mümkün değildir.

    - Ertuğrul, zamanında kendisini kapının önüne koymaya kalkan Beşiktaş'ı ligde 2 defa yener; ilk 4'ten en az birer galibiyet koparır; futbolcuyken kendisinin ağlaya ağlaya gidişini seyreden, ligi kazanmak için getirildiği besbelli Teknik Direktörü şampiyonluktan ve muhtemelen işinden eder.

    - O, ülke çapında bir devrimci fenomen artık. Şükür ki kamera maymunları, beyanlarıyla çam devirenler ve diğer Türk teknik direktörlere artık yeni hedefi vermiştir.

    - Muhtemelen çok sonra yazılacak ama, sadece işini yaparak, kimseye sitem etmeden, kimseyi üzmeden ve azmederek zafere yürüyenler arasında artık o da var.

    Elbette bir bakıma hikaye yeni başlıyor çünkü takımı seneye şampiyonluğa oynamaz, Şampiyonlar Ligi'nde averaj takımı haline gelirse bu başarıları gölgede kalacaktır. Umalım ki büyüdükçe büyüsün, niteliğinden ve kariyerinden hiçbir şey kaybetmeden yoluna devam etsin. Tüm bunlardan sonra, 20 yıl içinde kendisini yönetici saflarında da göreceğimden hiç şüphem yoktur.

    Bir de, kendisinin cemaatçi olduğunu söyleyenlere de, iş yapan ve işe yarayan insanları öncelikle yaptıkları üzerinden değerlendirmenin topluma esas katkıyı yapacağını, aksi takdirde kör dövüşü ve boş laftan başka birşey üretemeyeceğimizi; zaten bu tarz insanları da yaptıklarıyla onurlandırmanın yeterli olduğunu söylemek isterim.
    0 ...