her an her yerde, metroda, avmlerde, otobüste, minibüste, dolmuşta, zeplinde, ortaköyde sahilde, caddede, sokak arasında, bahar şenliklerinde vs. görebileceğiniz salak sevgililerdir bunlar. boğasınız gelir hepsini bir kaşık suda. seri cinayetler işleyesiniz gelir bunların yüzünden. sevgilisiz insanı değişik hissiyatlara sürüklemekte üstlerine tanımıyorum.
hiç ayrılmayacağını zanneden sevgililer vardır. belki evleneceklerdir filan. saygı duymam. banane lan. ne saygı duyacağım? benimle mi evleniyor çocuk? allah allah! şaka yaptım lan şaka. baştan alıyorum, o tamamen iç sesimin yansımasıydı. birden salıverdi kendini şuursuzca, brutal vokal yaparcasına. şaka yaptım ben. saygı duyarım evlenecek olabilirler filan ama her sevgiliye baktığımda, gözlemlediğimde aynı ifadeyi görmek zorunda mıyım be kardeşim? ne bu "biz hiç ayrılmayacağız" tandanslı hareketler filan.
dün mesela, şebnem ferah konserindeydim boğaziçi üniversitesi'nde. (sanki boğaziçi'nde okuyormuş gibi gururla söyledim. bi an boğaziçi deyince götüm kalktı resmen istemsizce) kuzenler var yanımda. biri benim gibi sap, diğeri karıcığıyla. işte bakıyorum etrafıma filan, böyle daha hayatının baharında tipler, bi sarılıyorlar bi kucaklaşıyorlar, bi öpüşüyorlar, bi yiyişiyorlar evlerden ırak. terbiyesizler ya. hem de gözümün önünde. lan sevgilisi olan var olmayan var. hayvan sürüsü gibi karşıma geçmiş!... ya ben lan, neyse bi şey demiyorum. yani, insan bi düşünür ya. bi hareketlerine bi bakar ama ya.
bi de bi çift vardı. allah'ım!! yarabbim sana geliyorum! o meşhur sevgili tişörtlerinden giymişler allah'ın malları. (kıskanmıyorum hayır) çocuk "this is my juliet" yazılı, okla kızı gösteren tişörtü giymiş. kız ise "this is my romeo" yazılı olanı giymiş. ya yok böyle bi spastiklik valla ya! isyan ediyorum. "batsın bu dünya bitsin bu rüya, ağlatıpta gülene yazıklar olsun ulan!" diye hönkürdüm bunları görünce. kızım ne o tişörtler filan. yarın öbür gün ayrılacaksınız ne o artistlikler. hem o çocuk fırıldak gibi ben sana diyeyim. iki güne kalmaz "ya bence sen daha iyilerine layıksın, ben seni sevemedim" diye mesaj atar. msnden facebook'tan da siler. onda öyle bi tip var. demedi deme.
ya çocuğa ne demeli. hadi o kız, gaza gelmiş giydirmiş sana tişörtü de sen ne bok yemeye hemen gaza gelmişsin? ya sen nasıl bir, nassıl bir errrkeksin, errr kişissin? (2 tane s, 3 tane r vurgusuna dikkat.) romeo'ymuş, juliet'miş! ikinizde zehirlenip gebereceksiniz. idol edindiğiniz aşk bu mu? bum mu yeaa? shakespeare sizi görse romeo juliet'i yazdığına bin pişman olurdu yemin ediyorum.
düşünsene lan. shakespeare dirilse şimdi. bi bakıyor etraf çakma romeo juliet dolu. "this is my romeo, this is my juliet". "naptım lan ben? yazma deyeydim, ellerim kırılaydı da yazmayaydıığaammm!" diye ağlardı adam. sen o kadar uğraş didin, muhteşem bir eser yaz. sonra tişörtlere baskı yapıp taşak geçsin sikindirik sikindirik aşk yaşayan(!) veletler. siktirin lan romeo juliet'miş.
birkaç güne ayrılırsınız. köpekler gibi birbirinizin arkasından konuşursunuz. 2 güne kalmaz başkalarına aşık(!) olursunuz, başka sevgili edinip ona "seni seviyorum, seninle ciddi düşünüyorum, aşkım, canım, bitanem benim, seni çok özledim, hayatım" diye gönderilmiş kutusundan zahmetsizce iletirsiniz aynı aşk dolu kullanılmış pis, iğrenç sözcüklerinizi.